- Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti toplantısında Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve İsrail'in gerçekleştirdiği üçlü zirve ile ilgili net mesajlar verdi.
- Erdoğan, Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Ege'de hakkını yedirtmeyeceğini vurguladı ve Kıbrıs Türkü'nün çıkarlarının korunacağını belirtti.
- Libya'da yaşanan uçak kazasında yaşamını yitirenler için taziye dileklerini ileten Erdoğan, Türkiye'nin sakin ve hukuka uygun hareket etmeye devam edeceğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında, Ankara’da dün akşam saatlerinde meydana gelen ve Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed el-Haddad ile beraberindeki heyetin hayatını kaybettiği uçak kazasından dolayı duyduğu derin üzüntüyü ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan akabinde de sözü Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve İsrail'in yaptığı üçlü zirveye getirdi.
"BİZ KİMSEYE HAKKIMIZI YEDİRTMEYİZ"
Batı Kudüs'te bir araya gelen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRY) lideri Nikos Hristodulidis ortak basın toplantısı düzenledi.
Burada konuşan Netanyahu ise "Topraklarımız üzerinde yeniden imparatorluklar kurabileceklerini ve hakimiyet tesis edebileceklerini hayal edenlere şunu söylüyorum; unutun bunu. Bu olmayacak. Aklınızdan bile geçirmeyin.
Kendimizi savunmaya kararlıyız ve bunu yapabilecek durumdayız. İş birliğimiz de bu kapasiteyi daha da güçlendiriyor. Doğu Akdeniz’deki üç gerçek demokrasi olarak birlikte güvenliği, refahı ve özgürlüğü ileriye taşıyacağız." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün gerçekleştirdiği konuşmada, bu üçlü zirve ve Netanyahu'nun mesajları hakkında net konuştu ve "Biz kimseye hakkımızı yedirtmeyiz." dedi.
Cumhurbaşkanı devam eden sözlerinde şöyle dedi;
"KIBRIS TÜRKÜ'NÜN HAK VE ÇIKARLARININ GASBEDİLMESİNE MÜSAADE ETMEYİZ"
"Herkes bilsin ki biz, dün olduğu gibi bugün de sulh-u sükundan yanayız. Ama bu demek değildir ki haksızlığa rıza gösterir, zulme sessiz kalırız. Asla. Şunu burada çok açık ve net söylüyorum: İster Doğu Akdeniz'de, ister Ege'de, isterse başka bir yerde olsun; biz ne hak yeriz ne de hakkımızı yediririz. Kıbrıs Türkü’nün hak ve çıkarlarının gasbedilmesine de müsaade etmeyiz.

"ELİNDE 70 BİN FİLİSTİNLİ KARDEŞİMİZİN KANI OLANLARIN HADSİZLİKLERİNİN BİZİM NAZARIMIZDA TENEKE TINGIRTISINDAN FARKI YOKTUR"
Anlaşmalar yapılabilir, imzalar atılabilir, sipariş sorularla çeşitli mesajlar da verilebilir. Bunların hiçbiri bizi bağlamaz, bizim politikamızı değiştirmez. Elinde 70 binden fazla Filistinli kardeşimizin kanı olanların hadsizliklerinin bizim nazarımızda teneke tıngırtısından farkı yoktur ve olamaz.
Oyuna gelmedik, gelmeyeceğiz. Tahriklere kapılmadık, kapılmayacağız. Türkiye olarak; uluslararası hukuk ve ikili anlaşmalarımız çerçevesinde, tarihi tecrübelerimize ve köklü geleneğimize yakışır şekilde vakarla, basiretle, sağduyuyla, sükunetle hareket etmeye devam edeceğiz."

AYAKTA ALKIŞLANDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sözlerinin ardından salonda dakikalarca ayakta alkışlandı.

"KARDEŞ LİBYA HALKINA TAZİYELERİMİ İLETİYORUM"
Kazada hayatını kaybeden Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali El-Haddad ve beraberindekilere Allah’tan rahmet dileyen Erdoğan, "Mevla ruhlarını şad, mekanlarını inşallah cennet eylesin. Kardeş Libya halkına, Libya Silahlı Kuvvetleri'ne ve hükümetine başsağlığı diliyor, ülkem ve milletim adına taziyelerimi sunuyorum." ifadelerini kullandı.
Olaya ilişkin tahkikatın başlatıldığını ve sürecin ilgili bakanlıklarca takip edilerek kamuoyunun bilgilendirileceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca Ayşe Sula'nın vefat eden eşi için de rahmet ve taziye dileklerini paylaştı.

"ÜÇ AYLARI EN VERİMLİ ŞEKİLDE GEÇİRECEĞİZ"
"Önceki gün itibarıyla Peygamber Efendimizin 'Allah’ın ayıdır" diyerek ehemmiyetine işaret ettiği Recep-i Şerif ile müşerref olduklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti;
İnşallah yarın akşam da Regaip Gecesi’ni idrak ve ihya edeceğiz. Evvel emirde siz kardeşlerimle birlikte teşkilatımızın bütün mensuplarının ve aziz milletimizin mübarek üç aylarını tebrik ediyorum.
Bizleri üç ay sürecek bu rahmet, mağfiret, muhabbet ve bereket iklimine kavuşturan Cenab-ı Allah’a sonsuz hamd ediyor; hepimizi sağlık ve afiyet içinde 11 ayın sultanı Ramazan’a da ulaştırmasını niyaz ediyorum.
AK Parti olarak her sene yaptığımız gibi inşallah önümüzdeki üç ayı da en verimli şekilde değerlendireceğiz. Genel merkeziyle, meclisiyle, belediyesiyle, il, ilçe ve belde teşkilatlarıyla hep beraber daha fazla çalışacak, daha fazla insanımızla temas kuracak ve halkımızla hemhal olmanın yollarını arayacağız.
"DÜNÜ YARINLARA UNUTTURMAMALIYIZ"
Bunu özellikle şunun için söylüyorum: Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Birçok insanımızın, hasbeten AK Parti dönemlerinde hayata gözlerini açan gençlerimizin eski Türkiye’yi hatırlamaması gayet doğaldır.
Sabah erken kalkanın Türk siyasetine ayar verdiği, hizmet üretilmeyen, icraat yapılmayan, sorunlara çare bulunmayan istikrarsız dönemlerin 23 yıllık icraat fırtınası sebebiyle hafızalardan silinmesini yadırgamamalıyız.
Dünü yarınlara unutturmamalıyız. Hem eski Türkiye’yi hatırlatmak hem de hizmet ve eser siyasetimizi millete anlatmak bizim vazifemizdir.
Dolayısıyla bir taraftan insanımızla rûberû iletişim kurarken, aynı zamanda Türkiye’yi nereden aldığımızı ve 23 yılda nereye taşıdığımızı nezaketle, sabırla ve müspet bir üslupla halkımıza tek tek izah edeceğiz. Üslub-u beyan ayniyle insandır sözünün ışığında meramımızı en veciz şekilde vatandaşımıza aktaracağız.

"BİZİM DERDİMİZ TÜRKİYE'NİN TAMAMINA SESLENMEK"
Bizim derdimiz muhalefet gibi sadece kendi seçmenimize ulaşmak değil, sadece bize oy verenlerle gönül köprüleri kurmak veya yankı odalarında birbirimize konuşmak değildir. Bizim derdimiz Türkiye'nin tamamına seslenmek, Türkiye'nin tamamını kucaklamak ve 86 milyonun tamamına hitap etmektir.
Çünkü biz belli çevrelerin, belli ideolojik kabilelerin değil, tüm Türkiye'nin partisiyiz; 86 milyonun iktidarıyız. Bunun için etnik köken, dil, din, mezhep, görüş ayrımı gözetmeksizin 86 milyonun her bir ferdine ulaşmanın çabası içinde olacağız.
Talimatlarımız doğrultusunda Teşkilat Başkanlığımız, mübarek üç ayları ihtiva eden kış mevsimi için detaylı bir program hazırladı. Kış döneminde saha çalışmalarıyla en tepeden en ücra birimimize kadar tek tek hane ziyareti, ev sohbetleri, kahvehane buluşmaları, sivil toplum kuruluşları ve esnaf ziyaretleriyle yine milletimizle bir araya geleceğiz.
Muhalefetin ülkeye dair dişe dokunur hiçbir projesinin bulunmadığı, ana muhalefetin belediyeleri yağmalayanları adaletten kaçırmak dışında hiçbir gündeminin olmadığı, siyaset sahnesinde arzıendam edenlerin kendi ikballeriyle meşgul olduğu bu dönemi biz dolu dolu geçireceğiz.
Onlar kendi dertleriyle uğraşa dursun, biz milletin derdiyle dertleneceğiz. Uygulamasını yakından takip edeceğim bu programa buradaki her bir arkadaşımın aktif katılımını bekliyorum.
"MİLLETLE ARASINA MESAFE KOYAN, BİZLE ARASINA MESAFE KOYAR"
AK Parti Genel Başkanı olarak, zemherinin başladığı bu soğuk kış günlerinde bacaları tütmeyen evleri mutlaka bulmanızı, oralarda yaşayan kardeşlerimizin kapısını mutlaka çalmanızı, imkanlar dahilinde hepsine tek tek el uzatmanızı sizlerden özellikle istirham ediyorum.
Kardeşlerim, bu bizim görevimizdir; milletimize karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir. Uzak yakın demeden her mahalleye gitmek, kime oy verdiğine bakmadan her sokağa, her haneye erişmek AK Parti'nin siyaset anlayışının özüdür.
İşimiz çok olabilir, mesuliyetimiz ağır olabilir, vaktimiz kısıtlı olabilir; ama bunların hiçbiri vatandaşla arayı soğutmanın mazereti olamaz. Hele hele kibir, gurur, böbürlenme, sokakta çarşıda kasılarak yürüme gibi karakter zafiyetleri, bu çatı altında Tayyip Erdoğan'la yol arkadaşlığı yapan hiç kimseye yakışmaz.
Buna en başta AK Parti Genel Başkanı olarak biz izin vermeyiz. Milletle arasına mesafe koyan, bizimle arasına mesafe koymuş demektir. Millete tavır alan, millete hürmetsizlik eden, şehrine, ilçesine hizmet ederken yüksünen; bize saygısızlık etmiş, bize tavır almış demektir.

"İHTİYAÇ DUYAN HER VATANDAŞIMIZIN YANINDA OLACAĞIZ"
Unutmayın, bizim önceliğimiz vatandaşlarımızın gönlünü kazanmaktır. Bizim gayemiz sorunları çözmek, çözemiyorsak bile elimizden geleni yapmak, ihtiyaç duyduğu her an vatandaşımızın yanında olmaktır.
Tam 24 yıldır titizlikle sahip çıktığımız bu hasletlerimize; il, ilçe başkanı, belediye başkanı ve meclis üyesi, kadın ve gençlik kollarıyla hep beraber sıkı sıkıya sarılmamız gerektiğinin altını çiziyor ve sizlere güveniyorum.
"GAZZE HALKININ YÜKÜ DAHA DA ARTMIŞ DURUMDA"
Yine bu dayanışma mevsiminde Gazze'deki kardeşlerimiz başta olmak üzere mazlumları da ihmal etmeyeceğiz. 11 Ekim'den beri Gazze'de ateşkes tesis edilmiş olsa dahi İsrail'in enkaza çevirdiği yerleşim yerlerinde sıkıntılar halen devam ediyor. Havaların soğuması ve yağışların başlamasıyla birlikte Gazze halkının yükü daha da artmış durumda.
Gazze'de şiddetli yağmurun etkisiyle su altında kalan çadırları; aşırı soğuk sebebiyle hipotermi geçiren bebek ve çocukları hepimiz içimiz yanarak takip ediyoruz. Mutabakata göre günlük 600 tırın Gazze'ye giriş yapması gerekiyordu; ancak İsrail, böyle insani bir meselede bile sözünü tutmuyor, insani yardım girişlerine uyduruk bahanelerle sürekli zorluk ve engel çıkarıyor.
Biz bunlara rağmen Gazzeli mazlumların yanında olmaya çalışıyoruz. Geçen hafta 1300 ton insani yardım malzemesi taşıyan 19. iyilik gemimiz Mısır'ın El-Ariş limanına ulaştı. Son iki yılda Gazze'ye gönderdiğimiz yardım miktarı 105 bin tona yaklaştı. Gazze halkının ilaca, yiyeceğe, giyeceğe, ısınmak için yakıta ihtiyacı var.
Hepsinden öte Gazze'nin umuda, dayanışmaya, manevi desteğe ihtiyacı var. İşte onun için çok dua edeceğiz; dua ile kalmayacak, mübarek üç aylarda Filistin'e yardımlarımızı daha da artıracağız. Türkiye olarak sinmeyeceğiz, susmayacağız, unutmayacağız; Gazze'yi hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız.

"HER ZAMAN MAZLUMLAR İÇİN BİR EMAN YURDU OLDUK"
Burada bir noktanın altını özellikle çizmek istiyorum: Tıpkı "Allah Allah" nidalarıyla üç kıta yedi iklimde at koşturan kahraman ecdadımız gibi sadece Hakkın tarafındayız, sadece haklının tarafındayız, sadece mazlumun, mağdurun tarafındayız. Tarihimiz boyunca her zaman mazlumlar için bir eman yurdu olduk.
Dinine, diline, kökenine bakmadan; ezilene, horlanana, zulme ve katliama uğrayana kapımızı açtık. Engizisyondan kaçan Musevilere de, Nazi zulmünden kaçan Musevi bilim adamlarına da kol kanat gerdik. Kafkaslar'dan Balkanlar'a, Afrika'dan Asya'ya, bütün buralarda kimin başı sıkışmışsa hiç düşünmeden imdadına koştuk.
Bu dün böyleydi, bugün böyledir, yarın da asla değişmeyecektir. Ay-yıldızlı al bayrağımız mahzun gönüllere inşirah vermeye kıyamete kadar devam edecektir. Biz bin yıllık şanlı tarihimize baktığımızda işte bunu görüyoruz.
Orada adalet görüyoruz; merhamet, şefkat, iyilik görüyoruz. Orada cesaret ve kahramanlık görüyoruz. "Tahtımı veririm, tacımı veririm ama devletime sığınan mazlumu asla vermem" diyen haysiyet abidelerini görüyoruz. Kudüs-ü Şerif’i 400 sene boyunca "Lâ ilâhe illallah İbrahim Halilullah" lafzına uygun şekilde yönetmiş bir alicenaplık görüyoruz.
İmparatorluğun sıkıntılı günlerinde Filistin'e karşı para teklif edenlere, "Ben bir karış dahi toprak satamam zira o bana değil, milletime aittir; onlar bu imparatorluğu kurup kanlarıyla mahsuldar kıldılar, onu bizden koparılmadan önce üzerine kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz" diyerek reddeden gurur kaynağımız bir ecdat görüyoruz.
İşte biz buyuz. Biz farklı bir ülkeyiz, çok farklı bir milletiz. Bakın, 1071'den beri biz bu coğrafyadayız. Bedel ödedik, mücadele ettik; can verdik, can aldık. Bu topraklarda bin yıldır tutunmayı işte böyle başardık. Bize ömür biçenler oldu, "hasta adam" diyenler oldu, harim-i ismetimize el uzatmaya cüret edenler oldu.
Asrın başında Çanakkale'de, daha sonra Milli Mücadele'de, en son 15 Temmuz'da istiklal ve istikbalimize kastedenler oldu. Hepsini bozguna uğrattık; iman dolu göğsümüzle ehl-i salip heveslerini kursaklarında bıraktık.