TÜSİAD, yarım asrı geçkin mazisinde olduğu gibi bir defa daha, faaliyet alanında yer almayan konularda, üst perdeden söylemlerle bağımsız yargı ve seçilmiş iktidarı hedef aldı.
Bu durum, iş dünyasının derneği için adeta yapısal bir durum gibi. Geçmişinde, buna benzer çok sayıda defoyla malûl olan TÜSİAD’ın uzun yıllardır anlayamadığı ise o tavırların “Eski Türkiye”de kaldığı gerçeği.
ERBAKAN: ANADOLU’NUN PARASINI KULLANAN KOMPRADORLAR
Türkiye’nin, CHP’nin tek parti iktidarının son yıllarında yavaş yavaş piyasa ekonomisine geçme girişimleri, sanayici ve tüccarların örgütlenme arayışlarını da beraberinde getirmişti. Demokrat Parti iktidara gelmeden iki ay önce yasayla kurulan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, uzun süre bu kesimin tek temsilcisi olmuştu.
TOBB, Türkiye genelinde faaliyette bulunsa da iktidarlarla kurulan yakın ilişkilerle sağlanan imkânlar başta İstanbul olmak üzere sadece birkaç büyük şehirdeki sanayici ve tüccarların kullanımına sunulmaktaydı. Bu durum eleştirilere konu olurken, genç profesör Necmettin Erbakan, sistemi değiştirmek için devreye girmişti. Erbakan, TOBB’da başkanlık görevine 25 Mayıs 1969’da seçilmiş ancak işbaşındaki Demirel Hükümeti’nin müdahalesiyle seçimler iptal edilince 8 Ağustos 1969’da bu görevden ayrılmak zorunda kalmıştı.
ÖNCE ERBAKAN’I DEVİRDİLER, SONRA TÜSİAD’I KURDULAR
Necmettin Erbakan, o günleri anlatırken, “Ekonomik mekanizma büyük kent tüccarlarından yana, özellikle İstanbul sermayesinden yana işlemekteydi. Anadolu tüccarı üvey evlattı. İthalat kotalarından aslan payı üç dört kentin tüccarlarına ayrılmaktaydı.
Anadolu halkı bankaya para yatırmakta ama bu para kredi şeklinde büyük kent tüccarlarına verilmekteydi. TOBB, bir avuç kompradorun kontrolündeydi. ‘O halde önce idare heyetine girelim ve hizmete yarar bir hale getirelim.’ dedik ama olmadı. Zaten bu engellemeden sonra siyasete atıldım.” demişti. Erbakan’ı engelleyen isimlerin büyük bir bölümü, sadece iki yıl sonra ise TÜSİAD’ı kuracaktı.

12 MART DARBESİNDEN 21 GÜN SONRA TABELAYI ASTI
TOBB’daki bu operasyona rağmen İstanbul sermayesi gene de istediğini tam olarak elde edememişti. Çoğunluğu İstanbul’da öbeklenmiş sanayici ve tüccarlar, Anadolu’daki küçük ve ortak ölçekli sermayedarlardan “daha farklı” bir örgütlenme arayışındaydılar.
12 Mart 1971’de verdikleri muhtıra ile Demirel Hükümeti’ni istifa ettiren cuntacıların işbaşına gelmelerinden sadece 21 gün sonra, başını Koç, Sabancı, Eczacıbaşı ve Dinçkök ailelerinin çektiği bir grup işadamı, 2 Nisan 1971’de Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’ni kurmuştu.

ECEVİT: TÜSİAD “PARALI MUHTIRA” VERİYOR
Adalet Partisi hükümetinin devrilmesinin ardından oluşan istikrarsız ortamda peş peşe kurulan ara rejim hükümetleriyle gayet iyi geçinen – 1971’den itibaren bütün darbe hükümetlerine üyelerinden bakanlar vermişti - TÜSAİD, siyasi partiler tekrar etkin olup, yeniden işbaşına geldiğinde ise tutumunu değiştirmişti.
TÜSİAD’ın o dönemde, en ses getiren eylemi, gazete ilanlarıyla Ecevit Hükümeti’ne “ayar vermesi” olmuştu. TÜSİAD’çılar, 1979 yılı rakamlarıyla 5 milyon liralık bir bütçe ayırarak, beş büyük gazetede bir hafta boyunca tam sayfa ilanlarla hükümeti hedef almışlardı.
İlanlarda ağırlıklı olarak özetle “Hükümet IMF’den borç alsın, biz ucuz kredi bulalım.” görüşü savunulmaktaydı. CHP Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit, ilanlara yönelik tepkisini, “TÜSİAD seçilmiş iktidara paralı muhtıra veriyor” sözleriyle ortaya koymuştu. CHP Hükümeti, bu ilanlardan kısa bir süre sonra istifa etmek zorunda kalacaktı.

ÖZAL: TÜSİAD, DÜŞÜK ENFLASYON VE DÜŞÜK FAİZDEN RAHATSIZ
Örgütlenmesiyle elde ettiği çıkarları korumada her zaman çok atak olan TÜSİAD, bu doğrultuda zaman zaman daha önce bünyesinde yer almış isimlerle bile ters düşebiliyordu. Bir dönem Sabancı Holding’te Genel Koordinatörlük görevinde bulunan Turgut Özal da sonradan TÜSİAD’ın hedefine aldığı isimlerden birisi olmuştu.
Özal, Anavatan Partisi’ni kurup, iktidara geldikten sonra sık sık TÜSİAD yöneticileri ile polemiğe girmek zorunda kalmıştı. Anadolu’daki sanayici ve tüccarlara da imkânlar sağlamaya çalışan Özal’ın bu tutumu, Patronlar Kulübü’nün tepkisini çekmişti. TÜSİAD’ın bitmek tükenmek bilmez taleplerinden bunalan Turgut Özal bir defasında, “TÜSİAD, düşen enflasyon ve düşen faizlerden rahatsız.” demişti.

TÜSİAD’IN OCAK 1997’DEKİ RAPORU 28 ŞUBAT 1997 MGK’SI İLE AYNIYDI
TÜSİAD çevrelerinde hâkim olan Necmettin Erbakan’a yönelik “antipati”, Refahyol Hükümeti’nin kurulduğu 1996 yılında zirve yapmıştı. Erbakan Hükümeti’nin kurulmasının ardından temsilcilerinin açıklamalarıyla iktidara yönelik eleştirilerini sistemli bir şekilde arttıran TÜSİAD, ayrıca iki raporla da bu tutumu kayıt altına almıştı.
Derneğin, 1997 yılının Ocak ayı başında yayınlanan, “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri” ile “1997 Yılına Girerken Türk Ekonomisi” başlıklı iki raporunda dile getirilen görüşler, bir ay sonra yapılacak ve tarihe 28 Şubat Post Modern Darbesi olarak geçecek ünlü Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Erbakan Hükümeti’ne yönelik çok sert eleştirilerin aynısını içermekteydi.
Ekonomiye ilişkin raporda, Erbakan Hükümeti’nin faiz ve enflasyonu düşüren, üretim ve ihracatı önceleyen politikaları eleştirilmiş, demokratikleşme raporunda ise adeta satır satır cuntacılara sufle verilmişti. Daha sonra, bazıları MGK kararı haline gelecek rapordaki görüşlerden bazıları şunlardı:
KUR’AN KURSLARI, İHL’LER KAPATILSIN, SEKİZ YILLIK EĞİTİM ZORUNLU OLSUN
“Laik bir ülkede Diyanet kurumu olamaz. ‘Serbestleşme’, denetimli denetimsiz Kuran Kurslarını arttırmış, dinsel yayınlar çoğalmış, bunlara göz yuman ‘laik’ devletin kendisi din yayıcı durumuna gelmiştir. Akıl süzgecinden geçen bilimle değil itaat ve teslimiyet anlayışıyla eğitim veren İmam Hatip Liselerinin sürekli artması Tevhidi Tedrisat Kanunu’nu ihlal etmektedir. Bu durum, dogmatik ve totaliter anlayıştaki gençlerin sayısını çoğaltmaktadır. İmam Hatiplerin ihtiyaç dışında kalanları genel ya da teknik liselere dönüştürülmelidir. Sekiz yıllık zorunlu eğitim herkes için uygulanmalı, İHL’lerin orta kısımları kapatılmalıdır. İmam Hatiplere kız öğrenci kesinlikle alınmamalıdır.
Kuran Kursları Milli Eğitimin denetimine devredilmelidir. Zorunlu din dersleri de bu bağlamda ciddi bir sorundur. Bu konuda 1961 Anayasası’ndaki hükümlere dönülmelidir. Din eğitimi veren kuruluşlar ile din görevlilerini işe alma dışında eğitimin hiçbir seviyesinde din bilgisini yoklayan sorular sorulmamalıdır. Bu hükümleri dikkate almayan, antilaik propagandaya göz yuman siyasi partiler, geçmişte olduğu gibi Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmalıdır.”

2007 MUHTIRASINDA DA HÜKÜMETE DESTEK VERMEDİLER
TÜSİAD, 2007 yılında AK Parti Hükümeti’ne yönelik olarak Genelkurmay Başkanlığı sitesinde yayınlanan “e-muhtıra”da da seçilmiş iktidarın yanında yer almamıştı. Dernek; başkanının, “AKP toplumda gitgide artan ve TÜSİAD’ın da paylaştığı laik rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almıyor. Laikliği ve demokrasiyi korumak için bir an önce genel seçimlere gidilmeli.” şeklindeki açıklamasıyla “e-muhtıra”ya destek vermişti.
- “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri”, TÜSİAD Raporu, Ocak 1997
- “1997 Yılına Girerken Türk Ekonomisi”, TÜSİAD Raporu Ocak 1997
- Prof. Dr. Akif Özer Arş. Gör. Selçuk Denek, “Türkiye’de Girişimci Sınıfın Siyaset Üzerindeki Etkinliği”, SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi, C 9, S 2, 2017

