Adalet Ağaoğlu'nun edebiyatımızdaki yeri
Özel İçerik

“Bu kadar uzun yaşamayı istemezdim, dünyanın bu halini görmeseydim.” diyordu. Özellikle hayat arkadaşı Halim Bey’in vefatından sonra yarım kalmış hissediyordu. Yine de yazmak, hayatının en büyük gerçeğiydi. Her şeyden vazgeçebilirdi; ama yazmaktan asla. Ve yazmaktan öğrendiğini hiçbir yerden öğrenmediğini düşünüyordu. Belli ki dünyaya yazmak için gelmişti. Şimdi görevini tamamlamış olmanın huzuruyla bir sonsuzluk hali varsa dediği yolculuğuna çıktı.

Kapısında nicedir beklediği ölüm, bugün geldi…”

Biyografisi için şöyle bir giriş yazmıştım. Şimdi onun özellikle edebi yönünden bahsedip, birkaç alıntı yapmak istiyorum. O, boşuna 20. Yüzyıl Türk Edebiyatının önemli romancılarından biri değil…

Adalet Ağaoğlu'nun detaylı biyografisini okumak için tıklayınız.

Adalet Ağaoğlu’nun edebiyatımızdaki yeri

ADALET AĞAOĞLU’NUN EDEBİYATAMIZDAKİ YERİ

Kitaplarla aramda daha sahici bir kan dolaşımı bulunduğunu hissediyorum. Diri bir doğa benim için ölüyken, bir nesne, işte şu sayfalar, birbirini izleyen kelimeler, şu kitap capcanlı. Sanki soluk alıp verişim kitap sayfalarını çevirip durmama, okumama bağlı.”

Damla Damla Günler’den şu alıntı, sanki Adalet Ağaoğlu’nun yazarlığını, kitaplarla olan ilişkisini özetliyor gibi. O, kalbini kitaplara sonsuz açmış bir yazar ve son nefesine kadar okumaktan hiç vazgeçmedi. Yıllar aktıkça açılan başka dönemlerde edebiyatın gidişatını hep büyük bir merakla takip etti.

Edebi yaşamı boyunca hep yeni anlatım alanları üzerine çalıştı. ‘Yazmak, su içer gibi içimden geliyor hep.’ Diyordu. Şiirle başladığı yazarlık yolculuğunda, en iyi romancılardan biri olarak anılmaya gelene dek pek çok türde eser verdi. Oysa ‘Çatıdaki Çatlak’ oyunu yasaklandı diye başlamıştı roman yazmaya. Ne yazıyorsa, en iyisini yazmak için çalışıyordu. Her zaman bir yazarın kendi dilini kurcalaması gerektiğini düşünüyordu. Yazar dediğin bir tek sözcüğün üzerine bile gerekirse günlerce düşünmeliydi. O düşünüyordu. Çeviriler yapıp dilini, başka dillerle kıyaslama imkanı da tanımıştı kendine. Dilini lıkır lıkır içmekten yanaydı…

Roman yazmaya başladığında klasik anlatımı kullanmaktansa yine bir yeniliğe gitmeyi denedi. Kendine has bir anlatım getirmişti. Romanında şiir de vardı, tiyatro da, mektup da. Kahramanlarını genellikle aydınlardan seçiyordu. Kişileri, mutlaka kurgunun bir parçası olarak kullanıyordu. Bu yaklaşımı ile anlatımına yazar aydınları dolaylı yoldan eleştirmeyi de katmış oluyordu.

Eleştirdiği en elzem konun yanlış Batılılaşma oldu. 50’lerden başlayarak oluşmuş düşünsel değişiklikleri, bir geçmişi olmayan ve yavan duran modern yaşamı, sağ sol çatışmalarını kendine has anlatımı ile mutlaka eleştiriyordu.

Zamanla intihar yazarı olarak benimsendi. Yaşamın içinden her şey üzerine fazlaca düşünüyordu. Kadın erkek ilişkileri, aşk, cinsellik, gençlik, yaşlılık, özgürlük, korku ve daha pek çok evrensel olguyu yine pek çok tutum ile bir arada irdeliyordu.

Yaşamının özetinde çok okumak, hep çok çalışmak vardı…

Adalet Ağaoğlu’nun edebiyatımızdaki yeri

ALINTILAR

- Zaman, sen ne büyük öğretmensin, ah saygıdeğer zaman, sen ne büyük bir bilgesin! Gaddar bir bilgesin ama. Acımasız.

(Bir Düğün Gecesi)

*

- Bir gün öğretmen de ölür. Ama ardından binlerce ve binlerce kişide yaşar o.

(Ölmeye Yatmak)

*

Ama şuramda bir bulantı. Gitmiyor, geçmiyor. İnsanlar arasında durmadan mikrop gibi yayılan bir hastalığın bulantısı bu. Kuşku ve güvensizlik. Bunları böyle böyle düşünmek zorunda kalışım... Yoklaya yoklaya yaklaşmak herkese. Şu anlamda ya da bu anlamda... Adımları hesaplı atmak. Yürekleri hesaplı açmak. Açık olamamak. Her gün biraz daha kapanmak. Her gün biraz daha köstebekleşmek, tilkileşmek, böcekleşmek...

(Dar Zamanlar – 3 cilt)

*

- Hayatla piştiği gibi kitapla da pişmeli insan.

(Bir Düğün Gecesi)

Adalet Ağaoğlu’nun edebiyatımızdaki yeri

- Ortak yol: Baskıya, zulme, şiddete karşı elinin emeği alnının teriyle daha temiz bir yarının yolu.

(Dert Dinleme Uzmanı)

*

- Bu benim kaçıncı kez serilip doğruluşum? Kaçıncı kez, tam oluyor derken yaya kalışım...

(Fikrimin İnce Gülü)

*

- Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. İşe gidiyoruz. Yanlış işler yapıyoruz.

(Yüksek Gerilim)

*

- Kimseyi bulamadıkça, kendimle çok konuşuyorum...

(Fikrimin İnce Gülü)

Adalet Ağaoğlu’nun edebiyatımızdaki yeri

- Epeyce yakınlarındayım. Görüyorum. Duyuyorum. İşitiyorum da.

(Ruh Üşümesi)

*

- Her şey için hep erken. Sonuç: Geç kalmak.

(Ölmeye Yatmak)

*

- Düşlemek... Yeter ki o bitmesin.

(Üç Beş Kişi)

*

- Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz...

(Yüksek Gerilim)

*

Instagram: biyografivekitap