Şiirleri ve söyleşisinden başlıklarla Turgut Uyar
Özel İçerik

İkinci Yeniciler’in önde gelen isimlerinden Turgut Uyar, şüphesiz Türk şiirinin dönüm noktası oldu. Roman türünde denemeler yazdı ama kendini şiirde buldu. Ona göre şair kendi okuyucu kitlesini seçip kapalı bir dille şiiri kaleme aldığı zaman değerli olmuyordu. Her kesime hitap ettiğinde, insanın kalbinde bayrak gibi dalgalandığında, etkilediğinde, savurduğunda şiir işte o zaman şiir oluyordu. Bu yüzdendir ki Turgut Uyar herkesin şairi oldu. Turgut Uyar’ın bugün 35.ölüm yıl dönümü ama tüm zamanlara meydan okuyup şiirleriyle ölümsüzleşti ve her geçen gün gözümüzde biraz daha devleşti. Şiirlerini gökyüzü ve akşam gibi bütün insanların ortak paydası olan temalarla süsledi. Hangimiz âşık değiliz ki veya kaçımız gökyüzünü görüp bir oh çekmiyoruz? Umut etmekten yorulmayanız var mı? Sevgili Turgut Uyar'ı, şiirleriyle analım. Bir de 1952'de Varlık Dergisi'ne  verdiği röportaja göz atalım...

Şiirleri ve söyleşisinden başlıklarla Turgut Uyar

YILGIN

Bir sargın umut yakaladım onu kuşandım 
Serin mavi bir gökyüzü buldum onu kuşandım 
Denize doğru sokaklar gördüm onları da kuşandım 
Üstlerine üstlük seni kuşandım 
Tedirgindim namussuzdum deli deliydim 
Uslandım.

Şiirleri ve söyleşisinden başlıklarla Turgut Uyar

BİNLERCE

nasıl yaşanıyor bu vesayetli dünyada 
hangi çılgınlar nasıl dayanıyor buna 
kimsenin soyunu sopunu bulmak görevim değil 
kendi öykümü düzenlemek yetiyor bana 
güzel bir öğle vakti 
eski güzel bir aksamı hatırlayarak 
sonra dopdolu şeyler 
damacanalar gibi 
içim kabarıyor

Şiirleri ve söyleşisinden başlıklarla Turgut Uyar

SENFONİ

Önce sesin gelir aklıma 
Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm 
Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli 
Sonra cumartesi günleri gelir 
Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum 
Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.

1952 yılına ait Varlık dergisinde yer alan Turgut Uyar söyleşisi.

Şiirleri ve söyleşisinden başlıklarla Turgut Uyar

ROMAN YAZARKEN SIKILIRDIM

Edebiyata karşı İlk alakanız ne zaman ve nasıl başladı?

Edebiyata duyduğum ilginin bir başlangıç tarihini hatırlamıyorum. Çocuktum. Arzu ile Kamber’i Âşık Garip’i, Kerem ile Aslı’yı filan kurdum. Isınırdım. Tarifi imkânsız bir haz duyardım. Aldı Kerem, aldı Aslı, aldı Kurukafa… Biraz da onların macerasına karışıyormuşum gibi gelirdi bana.
Daha ilkokulda vezin ve kafiyeden haberim olmadığı çağlarda manzumeler yazardım. Sonra ortaokul ve lise devresinde boyuna yazdım. Günde üç beş şiir, haftada, on beş günde bir roman yazıyordum. Ama ne şiirler, ama ne romanlar. Bazan bir romanı bitirmeden sıkılır öbürüne başlardım. Sonra ikisini birden yazardım. Bu yüzden o güzelim romanların çoğu yarım kaldı. Roman yazarken sıkılırdım. Şiire daha başka bir tutkunluğum, sadıklığım, saygım vardı.

Nasıl yazarsınız? Mevzularınızı arar mısınız ve sırf yazmak ihtiyacıyla masa başına geçtiğiniz olur mu?

Yazmak ihtiyaciyle masa başına veya başka bir yere oturduğum olur. Fakat böyle hallerde daima ellerim böğrümde kalkarım, inadına hiçbir şey yazamam. Hele yazmak istediğim bir şiir olursa. Bir şiiri yazdıktan sonra uzun zaman başka bir şey yazamazsam belli belirsiz bir huzursuzluk duyarım. Sonra birden gelen bir iki mısra etrafında döneni ya tamamlarım yahut kalır. 
Mektepten kalma bir alışkanlık olacak. Şiir yazacağım zaman, bir kabahat yapıyormuşum gibi gizli, hemen daracık vakitte, suçüstünde yakalanacakmışçasına çabuk davranmamı gerektirecek şartlar ararım.

Şiirleri ve söyleşisinden başlıklarla Turgut Uyar

BALZAC VE M. GORKI’Yİ HEP SEVDİM

En çok hangi yazarları okudunuz, hangilerinin tesiri altında kaldınız?

Zaman zaman sevdiğim yazarlar oldu. Balzac’ı ve M. Gorki’yi hep sevdim. Bir de Israti’nin hayat macerasına ve duygularına imrenirim.
​Kimin tesiri altında kaldığımı bilemem. Bilsem kalmamaya çalışırdım. Ama ben de illâki birinin tesiri varsa bunu günümüz Türk şairleri içinde aramak gerekir.

Edebiyat sahasında yeni bir şey hazırlıyor musunuz, yeni projeleriniz var mı?

Yeni hiçbir şey hazırlamıyorum demem bile fazla. Sanki eskiden hazırlarmışım yahut daha sonra hazırlayacakmışım gibi. Hani -yevmi cedit, rızkı cedit- mi derler bir söz vardır. İşte öyle.
​Hem hazırlamak istesem de kendi çalışmalarıma ayırabileceğim vaktim o kadar az ve dolu ki.

Bugünkü edebiyatımız hakkındaki hükmünüz?

Bilmem bana bugünkü edebiyatımız hakkında hüküm vermek düşer mi? Yalnız heyecansız söyleyebilirim ki, edebiyatımızın her dalda, en güzel en verimli çağlarından birinin arifesinde olduğuna inanıyorum.
​Yine inanıyorum ki, S. Faik’in, C. Sıtkı’nın, F. H. Dağlarca’nın, Oktay Akbal’ın, Orhan Velinin ve birçok genç şair ve yazarımızın bize şiirden hikâyeden, romandan, insandan ve insan kederinden en güzel haberleri getirdikleri zamandayız.

Şiirleri ve söyleşisinden başlıklarla Turgut Uyar

TÜRKÇESİ İLGİ GÖRMEYEN YAZAR KENDİ KARANLIĞINDA BOĞULACAK…

Edebiyatımızın gelişmesi için neleri gerekli görüyorsunuz?

Edebiyatımız herhalde hiçbir devirde eşine rastlanmamış bir büyük bir geniş, adeta tertipli diyebileceğim, bir nankörlük: ve alakasızlıkla, bir hor görme ile karşı karşıyadır.
Sanatçı da nihayet bir insandır, üstelik evliya değildir. Uzun çileler bahasına bir şeyler yazıyorsa okunsun diyedir. Eh okunmayan, daha Türkçesi ilgi görmeyen yazar ya kendi karanlığında boğulacak yahut küsecektir.
Gelişmeye imkân ve hız verecek tek âmilin ilgi ve teşvik olduğuna inanmaktayım. Halkımızın, bilhassa halk üzerinde sözü geçecek okumuşlarımızın, çoğunun o kadar sakat, o kadar kısır, o kadar bayatlamış sanat zevk ve anlayışları var ki, şaşırıyorum. Bu halin sebebini yarı yarıya hatta yarıdan çok, liselerimizdeki edebiyat öğretiminin kötülüğünde buluyorum.
​Ara sıra İnebildiğim yakın bir şehrin çarşısında bulunan tek kitapçının vitrinlerindeki o güzel eserlerden hiçbirinin, komşu tuhafiye mağazasının vitrinlerindeki kravat veya çoraplar kadar alâka çekmediğini, hatta seyirci bile bulamadığını hüzünle görüyorum.

*

Sonay Karaman

Instagram: biyografivekitap