Tarık Tufan Şanzelize Düğün Salonu romanında büyük bir aşk hikayesi anlatıyor

Romancı Tarık Tufan'ın Şenzalize Düğün Salonu kitabı yazarın kalemine yakışır bir eser olma özelliğini taşıyor. Kitabı okumayanlar varsa; analiz yazımız size rehberlik edebilir. Edebiyatseverler için bu güzel romanı anlattık.

Tarık Tufan Şanzelize Düğün Salonu romanında büyük bir aşk hikayesi anlatıyor

Modern Türk edebiyatının sevilen yazarlarından olan Tarık Tufan'ın çok bilinen ve okunan romanı olan Şanzelize Düğün Salonu romanını okudum. Okudum ama bu sıradan bir okuma değildi benim için.

Tarık Tufan'ı bilen bir okuru olarak; kendisine bir kez daha hayran kaldım. Tufan, bizi bir aşk sarmalı içinde koyarken, aynı zamanda okurlarına eşsiz bir edebiyat zevki sunuyor. 

Tufan kitabın tanıtım kısmında şöyle yazıyor;

“Aşk bize kefil oluyor bir yerde. Kalan borcumuzu temizliyor. Borç dediğim, hayata olan borcumuz; iyi insanlara, deftere yazan bakkallara, az isteyince de çok veren lokantacılara, yaptığı yemekten bir kap da sana getiren komşu kadınlara olan borcumuz. Kalan son canımızı kendi elimizle almamıza mâni oluyor. Tesellimiz oluyor.”

Düşerken, Geç Kalan, Kraliçenin Pireleri kitaplarıyla bildiğimiz Tarık Tufan, bu romanda da kalitesinden ödün vermiyor. Kita büyük bir merakla okudum. Tarık Tufan'ın sözcükleri sizi daha ilk sayfada mıknatıs gibi içine çekiyor. Babası dergahın şeyhlerinden olan adını bilmediğimiz kahramanımız romanda anlatıcı rolünde. Roman boyunca adsız kahramanı bilmesek de onun dünyasını yaşayan pek çok kimsenin de olduğunu belirtmekte yarar var. 

Tanıtım kısmından bir parça; (Aşkta savrulan bir adamı, şeyh babasının vefatından sonra üç dervişin ziyaret etmesiyle başlar hikâye… Ardından, kaçırılmış bir gelin, parayla sohbet satın alan yaşlı bir adam, sıra dışı bir iş teklifi ve derin bir aşk uğruna feda edilenler katılır bu tuhaf karnavala)

Tarık Tufan kitaplarında genelde "karamsar" bir hava çizerken,  "Evet bu benim tam da beni anlatıyor" hissine kapılıyorsunuz. Bir aşk öyküsüyle bizi baş başa bırakan Tarık Tufan, okurlarını farklı dehlizlerde gezdiriyor. Yaşamak için ölmek gerekiyor bazen... Bu cümlenin cümleler içinde derin bir anlamı var.

Şanzelize Düğün Salonu romanında hayata tutunmak, yaşamak için sürekli ilaçlar içmesi gereken (Bunu iş olarak yapıyor) ve bu içtiği ilaçlardan para kazanan ama; her gün ölüme bir adım daha yaklaşan isimsiz kahramanın hayatla olan mücadelesidir bu kitap aslında. 

Sayfa: 276

Tufan, şeyh olan babasının ölümünden sonra kimin dergahın başına geçeceğini kitabın girişinde şu sözlerle anlatıyor;

"Şeyh babamın vefatından hemen sonra, yeni şeyhin kim olacağını görebilmek için rüyayı bekleyen dervişler, rüyalarında aynı gece, aynı kişiyi görüp, vaziyetin mahiyetini anlayabilmek için sabahın erken saatlerinde kapımı çaldıklarında, gece boyunca vücudumun her zerresine sirayet etmiş şarabın etkisinden henüz kurtulamamıştım.”

Romanda baba-oğul ilişkisini de okuyabiliyoruz. Bir taraftan babasının gittiği yoldan gitmek isteyen ama kararsız kalan, en sonunda dini-bütün hayat tarzından kopup, seküler bir yaşam tarzına savrulan bir adamın, gencin öyküsünü okuyacaksınız. 

2020'de yayınlanan (276syf) romanda annesini kaybeden ve bunun üzerine karmaşık duygular içerisine giren adsız kahramanımız üniversitede okurken karşısına çıkan kıza (Eda) aşık olur. Kahramanımız için artık bütün uğraş kendini bu kıza beğendirmek olacaktır. Yaşam tarzını tamamen değiştirip, sadece kızın istediği bir adam olmak için çabalayan ama sonuç da alamayanın gencin romanı...

Tarık Tufan, romanda yer yer muhafazakarlık eleştirileri yapsa da, kurduğu cümlelerin kısa ve yalın olması sizi kitaba bağlı kılıyor. Kitapta benim en çok etkilendiğim cümlelerden biri ise ; annelerini kaybedenlerin ruhuna dokunuyor Tufan. Yazar kitabın bir yerinde ölen anneler için şöyle yazıyor:

“Annemin ölümünün dilbilgisi, grameri olmuyor ki Eda. İnsanın annesinin ölümü zaten hayatın anlatım bozukluğu.”

Tarık Tufan karakterlerinin tanınırlığı 

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, Tarık Tufan'ın karakterleri çoğu zaman tanıdıktır bizim için. Onda kendimizi görürüz. Geçtiğimiz yıl kendisiyle yaptığım bir söyleşide sormuştum: "Neden kitaplarınızda karamsar bir hava çiziyorsunuz" diye, Tarık Tufan da bana cevap olarak bunun bilinçli olarak yapmadığını ama biraz da yazarın ruh haliyle yazılan metinlerdir cevabını vermişti.

Romanı okurken diğer sayfaya geçmek için sabırsızlanacaksınız. Büyük bir merakla okuyacağınız romana kitaplığınızda yer açın şimdiden. Nakış nakış işlenen satırlarda ölüm, hayat, aşk varolmak kısacası hayatının zorluklarını ve en önemlisi çaresizliği göreceksiniz.

Ünlü yazarlara gönderme

Tarık Tufan kitabında Türk edebiyatının önemli isimlerine de gönderme yaparak, okurlara bu edebiyatçıları hatırlatıyor. Haydar Ergülen, İhsan Oktay Anar, Hakan Bıçakçı bunlardan bazıları. Tarık Tufan benim için ilginç bir kalem. Bunun başka kitaplarını okurken de anlamıştım. Geçtiğimiz yıl yayınlanan (Doğan Kitap) Geç Kalan kitabı için kendisiyle uzun bir söyleşi de gerçekleştirmiştim. İnsanın sevdiği yazarla konuşması, tanışması da ayrı bir duygu. 

Tarık Tufan'ın hayal gücü geniş ve kurgusu sağlam yazarların başında geliyor. Yeni okumalar yapmak isterseniz Şanzelize Düğün Salonu romanını mutlaka okuyun derim. 

Pişman olmazsınız...

Kitap sayfası için iletişim:

ergul.tosun@ensonhaber.com