- Papa 14. Leo'nun Türkiye ziyareti kapsamında katıldığı İznik Konsili, Hristiyanlık tarihinde önemli bir yer tutuyor.
- İznik Konsili, MS 325'te Hristiyanlığın teolojik yapı taşı olan "İznik İnanç İkrarı"nı belirledi.
- Konsilde, "Baba, Oğul, Kutsal Ruh" üçlemesi tanındı ve Ariusçuluk sapkınlık olarak kabul edildi.
Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo’nun, tam adıyla Robert Francis Prevost’un, ilk yurt dışı seyahatinde Türkiye’ye yaptığı dört günlük ziyaret bugün sona eriyor. Papa’nın Türkiye seyahatinde en çok tartışılan bölüm ise hiç şüphesiz İznik’te yapılan ayindi. Papa Leo, Fener Rum Patrikhanesi ruhani lideri Patrik Bartholomeos ve diğer dini önderlerle birlikte, İznik Gölü kıyısındaki ilk konsilin yapıldığı iddia edilen alanda, MS 325’teki İznik Konsili’nde belirlenen “İznik İtikadı”nı anma törenine katıldı.
HZ. İSA VE HAVARİLER: “BİZLER MÜSLÜMANIZ”
Tarihi gerçekler açısından ise Papa’nın İznik’te anmasına katıldığı, Hristiyan dünyasının 1700 yıl evvel İznik’te karara bağladığı “itikat” ile Hz. İsa’nın (as) yaklaşık 2 bin yıl önce vazettiği itikat arasında uçurumlar vardı. Hz. İsa, tebliğine başladığından itibaren, hak din İslam çizgisinde tevhit inancını yaymıştı. Diğer bütün peygamberlerde olduğu gibi Hz. İsa da “Allah, tek bir ilahtır.” demekteydi.
Kur’an-ı Kerim’de de Hz. İsa ve ona inananların Müslümanlığı, Al-i İmran Suresi'nin 52’nci ayetinde şöyle dile getirilmişti: “İsa onlardaki inkarcılığı sezince, ‘Allah’a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir?’ diye sordu. Havariler cevap verdiler: ‘Biz Allah için yardımcılarız; Allah’a inandık, şahit ol ki bizler Müslümanlarız.” Bu Kur’an hükmü, Hz. Adem’den başlayarak vazifelendirilen bütün peygamberler vasıtasıyla bir çizgi halinde devam eden tevhit inancının, Hz. İsa döneminde bir kez daha teyidiydi.
MUCİZELER YANLIŞ YORUMLANINCA…
Ne var ki, Hz. İsa’nın göğe çekilmesinin ardından tevhit inancı hızla dejenere olmaya başlamıştı. İlk dönem kiliselerinde yer bulan, Yahudi ve antik Mısır kaynaklı bozulmuş tanrı inancı ile putperest Kuzey Avrupa toplumlarının çok tanrılı anlayışları, Hristiyanlığın tevhit akidesini bulanıklaştırıyordu. Hristiyanların, özellikle de çok tanrılı inanışlardan bu yeni dine geçenlerin arasında, Hz. İsa’yı ilahlaştırma eğilimi belirmişti. Bu çevreler, onun mucizelerini yanlış yorumlamaktaydılar. Hz. İsa’nın; babasız doğması, beşikte konuşması, körü ve alaca hastasını iyileştirmesi gibi mucizeleri, onların gözünde “tanrısal alametler”di.

KUR’AN: “İLAHIMIZ ÜÇTÜR” DEMEYİN
Bu bozulmaya Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde de işaret edilmişti. Âl-i İmran Suresi 59’uncu ayette, “Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ona ‘Ol!’ dedi. O da hemen oluverdi.” buyrulmuştu. Yine aynı surenin 51’inci ayetinde de Hz. İsa’nın, “Gerçekten Allah benim de Rabbimdir ve sizin de Rabbinizdir, öyleyse O’na kulluk edin. Dosdoğru olan yol işte budur.” ifadesi geçmekteydi.
Kur’an-ı Kerim’de, teslis (üçleme) sapması da şu şekilde yer almıştı: “Ey Ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih ancak Allah’ın elçisidir, Allah’ın Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve O’ndan bir ruhtur. Şu halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin, ‘(Tanrı) üçtür.’ demeyin, bundan vazgeçin, hakkınızda hayırlı olan budur. Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Güvenmek ve dayanmak için Allah yeter.” (Nisâ 171)
“TANRI, OĞUL VE KUTSAL RUH” YAYGINLAŞIYOR
Hz. İsa’nın bütün mesajlarının temelinde tevhit inancı olmasına rağmen, kilise babaları arasında çarpıtmalar görülmeye başlamıştı. Önce MS 50’lerde, Pavlus’un mektupları ile ortaya çıkan bu süreç, ikinci ve üçüncü yüzyıllarda yaşamış olan Tertullian, Origen gibi kilise babalarıyla devam etmişti.
Bu dönemde, İncil’e müdahaleler de çoğalmış, neredeyse “sıfırdan yeni İncil yazma” hareketleri görülmüş, sonuçta 30’a yakın (İlerleyen yıllarda bu sayı 300’ü bulacaktı) tahrif edilmiş İncil kullanılır olmuştu. Ortalık; “Tanrı, Oğul ve Kutsal Ruh”a ilişkin metinlerden geçilmiyordu. Yaygın olarak itibar edilen Yuhanna İncili’nde de bu anlayış yer almıştı.

İZNİK KONSİLİ ARİUS İÇİN TOPLANMIŞTI
Bu inanç hızla yayılırken, bir kesimde ise farklı bir eğilim ilgi görmekteydi. İskenderiyeli Arius (Ö. 336), bu inanışın teorisyeniydi. Ancak onun “görece tek tanrı” inancı da aslında sorunluydu, Bu rahip, Yeni Eflatuncu felsefenin tesiri altında karmaşık ve tutarsız bir “tek tanrı” izahı getirmeye çalışıyordu. Onun itikadına göre; “Baba”dan ayrı olarak “Oğul ve Kutsal Ruh” da “diğer iki küçük tanrı”ydı. Arius ve hempaları, çok tanrıcılığa karşı çıkarken sergiledikleri tutarsızlığı, “oğuldaki tanrılığın” gerçek anlamda bir tanrılık olmadığını, unvan olduğunu dile getirerek açıklamaya çalışıyorlardı.
Son tahlilde ise Hristiyan dünyası, bu karmaşık tartışmalar içinde bocalamaktaydı. İnanç farklılıklarından doğan tartışma, çekişme ve çatışmalara son vermek isteyen Roma İmparatoru I. Konstantinos, İznik’te bir konsil toplanmasını istemişti. Konsil, çoğu doğudan olmak üzere imparatorluğun her tarafından 300 civarında piskopos, birçok rahip ve bazı filozofların da katılımıyla 325 yılının mayıs ayından temmuz ayının sonuna kadar çalışmıştı.
“TESLİS” İNANCININ TESCİLİ
Birinci İznik Konsili’nde alınan kararlar, Hristiyanlığın teolojik ve idari yapısını kökten belirlemiş, günümüzdeki birçok Hristiyan mezhebi için hala geçerli olan temel taşları da oluşturmuştu.
“İznik İnanç İkrarı” olarak da adlandırılan bu kararların Hristiyanlık açısından en önemlisi, “İsa Mesih’in ‘Baba ile özdeş’ olduğu, bu nedenle de Ariusçuluğun sapkınlık / kâfirlik içinde bulunduğu”ydu. Konsil; Ariusçuların, “ortayı bulalım” şeklinde adlandırılabilecek, “Oğula, ‘tanrılıkla yaratılmışlık arasında’ bir konum veren” önerilerini de dikkate almamıştı. Sonuçta, İznik Konsili’ne katılanların ezici çoğunluğu; kendi inanç evrenlerinde tek tanrıyı reddedip, “Baba, Oğul, Kutsal Ruh” üçlemesine dinî otorite ile devlet nezdinde tanınma getirmişlerdi. İznik Konsili’nde başka bazı kavramsal tanımlamalar ile dinî pratiklere ilişkin hükümler de belirlenmişti. Konsil ayrıca, Arius ve iki arkadaşını aforoz da (dinden çıkarma) etmişti.
- TDV İslam Ansiklopedisi Hıristiyanlık Maddesi