New York'un hikâyesi: 'Ah alarak' kurulmuştu! New York seçimleri yerlilerin intikamı mı

Ümit Yenişehirli, New York'un belediye başkanlığı seçimlerini Müslüman sosyalist aday Zohran Mamdani'nin kazanmasın ardından şehrin geçmişine giden bir analiz hazırladı...

New York'un hikâyesi: 'Ah alarak' kurulmuştu! New York seçimleri yerlilerin intikamı mı
  • New York'un belediye başkanlığı seçimlerini Müslüman sosyalist aday Zohran Mamdani kazandı.
  • Şehrin kuruluşu, yerlilerin topraklarının gasp edildiği ve zulüm gördüğü bir tarihsel geçmişe dayanıyor.
  • Mamdani'nin zaferi, tarih boyunca sömürülen yerlilerin bir nevi intikamı niteliğinde olarak yorumlanıyor.

ABD'nin en büyük şehri New York'un belediye başkanlığı seçimlerini, Müslüman sosyalist aday Zohran Mamdani kazandı. Mamdani'nin zaferi, tarihi bir anlam taşıyor. Maceracı zorba kâşif Kristof Kolomb'un Hindistan'a ulaştığını sanmasından dolayı ortaya çıkan yanlış bir tanımlamayla Amerikan yerlilerine "Indian" (Hintli) denilen bir coğrafyada, asırlarca yerlilere zulmedilen bir ülkede, ailesi Hindistan kökenli, kendisi Uganda doğumlu, üstelik Müslüman bir 'yerli' belediye başkanlığı koltuğuna oturdu.

İNCİK BONCUK PARASINA MANHATTAN'I GASP ETTİLER

Columbia Üniversitesi tarih profesörü Kenneth T. Jackson tarafından geniş bir editoryal kadroyla birlikte hazırlanan 'New York City Ansiklopedisi'nde yer alan bilgilere göre, New York'un kuruluşunun temelinde kandırmaca, gasp ve zulüm vardı. 

Bugünkü Manhattan adasıyla oluşmaya başlayan New York'ta öncelikle bir satın alma kandırmacası yaşanmıştı. Avrupa'dan, adeta ipini kopartanın geldiği bölgede, yüzyıllardır bu toprakların sahibi olan Mohawk ve Mohican ile asıl çoğunluğu oluşturan Lenape yerlileri vardı. Özellikle Hollandalıların ilgi gösterdiği bu yere, 1600'lerin ortalarından itibaren yabancı akını artmıştı. Hollandalı yerleşimciler, yerlilerin anavatanı Manhattan adasına, ancak bir miktar kumaş ve biraz incik boncuk alınabilecek kadar bir meblağ olan, sadece 60 Hollanda guldeni karşılığında sahip olmuşlardı.  Bu arada, Manhattan kelimesi yerli dilinde 'sarhoş eden ada' anlamına gelmekteydi. Bunun nedeni de Hollandalı göçmenlerin adada aşırı içki tüketilen şölenler düzenleyip, sarhoş olmalarıydı. 

YERLİLER KİRALAMA SANIYORLARDI

İşin aslı, bir kandırmacaydı. Yerlilerin mülkiyet anlayışı kalıcılık eksenli değildi. Onlar için toprak; ortak değerlendirilen, sadece zaman zaman, geçici bir süre için kullanma hakkının devredildiği bir varlıktı. Lenapeler, Hollandalılarla anlaşırken, topraklarının ebediyyen ellerinden çıktığını bilmiyorlardı; zaten, Hollandalılar da böyle olduğunu saklamışlardı. Yerlilerin çoğunun okuma yazma bilmemesi de aleyhlerine olan bir başka faktördü.    

HOLLANDALILAR YÜZSÜZCE 'NEW AMSTERDAM' ADINI KOYDULAR 

Bölgeyi gasbetmeye girişen Hollandalılar, tarihte az görülür bir utanmazlıkla yerlilerinin mülkü olan topraklara Yeni Amsterdam anlamında 'New Amsterdam' adını da vermişlerdi. Bölge, 1624'ten itibaren bu isimle anılmıştı. Hollandalılar, kırk yıl sonra da (İki ülke burası için önce savaşmış, sonra anlaşmıştı) sanki kendi mallarıymış gibi, koskoca New Amsterdam'ı İngilizlere satmışlardı. İngilizler de en az Hollandalılar kadar pişkince, şehir devralan İngiltere Kralı II. Charles'ın kardeşi, York şehri dükü James Stuart'a ithafen, buraya New York (Yeni York) adını vermişlerdi.

AVRUPALILARIN GETİRDİĞİ HASTALIKLAR YERLİLERİ KIRDI GEÇİRDİ

Avrupalılar, gelecekte New York olacak arazilere el koydukça, bölgenin - artık - eski sahipleri, verimli avlanma ve tarım alanlarını da kaybetmeye başlamıştı. Yine, bu çevreye durmaksızın gelen on binlerce Avrupalı, yerlilerin asırlardır kullandığı doğal kaynakları hızla tüketmekteydi. 

Lenapeler bir de Avrupalı yerleşimcilerin getirdiği çiçek hastalığı, kızamık ve frengi gibi hastalıklarla uğraşıyorlardı. Yerli halkın bu hastalıklara karşı bağışıklığının olmaması, ilaveten işgalcilerin tıbbi imkanlardan onları yararlandırmaması, yerli nüfus üzerinde trajik azalmalara yol açıyordu. Avrupa kaçkınları, kitlesel ölümleri de fırsata çevirmiş, boşalan yerli köylerine el koymuşlardı.  

TOPRAĞINDA MÜLTECİ OLAN YERLİLERİ KAMPLARDA KATLETTİLER

Bunlar yetmiyormuş gibi göçmenler, Hollanda kolonisi valisi Willem Kieft'in öncülüğünde Lenape halkından haraç toplamaya da başlamıştı. Resmi yazışmalarda, bu zorbalık 'vergi toplama' diye geçmekteydi. Zalim vali Kieft, haraç toplama girişiminden istediği sonucu alamayınca da fiili saldırılara başlamıştı. Saldırılar o kadar insafsızcaydı ki, zaten baskılardan dolayı yerinden yurdundan edilmiş yerliler, güvende oldukları söylenerek konuldukları mülteci kamplarında bile katledilmişti. Bu saldırılarda, çoğu çocuk ve kadın yüzlerce Lenape yerlisi öldürülmüştü. 

Hollandalıların, öldürdükleri yerlilerin kafataslarını tekmeleyip, top gibi oynamaları, dönemin birçok raporuna da girmişti. Sonuçta, bölgedeki yerli varlığı kalıcı olarak zayıflatılmıştı. Az sayıdaki yerli ise batıya, Pasifik okyanusu kıyılarına göç etmek zorunda kalmıştı.

AFRİKALI KÖLELERİN YANINA NEW YORK'UN SAHİPLERİ DE EKLENDİ

Avrupalı yerleşimciler, baskı ve zulümde bir adım daha ileri giderek Afrika'dan zorla getirdikleri kölelerin yanına, ülkenin gerçek sahiplerini de eklemeye başlamışlardı. Haydut göçmenler, kâh savaş esiri olarak kâh da zorla alıkoydukları yerli Amerikalıları tarlalarda ve ev işlerinde çalıştırmaktaydılar. Bu, o güne kadarki mevcut kölecilik politikasından tamamen farklı, yeni ve cüretkâr bir uygulamaydı. 

HOLLANDALILAR AVRUPA'YA KAÇTI, GADDAR VALİ OKYANUSUN DİBİNİ BOYLADI

Bütün bu trajedilerin baş sorumlusu olan vali Willem Kieft, yerlilerin intikam saldırıları karşısında çok zor duruma düşmüş, Hollanda kolonisi dağılmanın eşiğine gelmiş, binlerce Hollandalı Avrupa'ya kaçmak zorunda kalmıştı. Gelişmelerden rahatsız olan Hollanda devleti, valiyi görevden almış, yargılanmak üzere ülkeye çağırmıştı. Ne var ki, valinin gemisi dönüş yolunda, Atlantik okyanusunda yakalandığı bir fırtınada batmıştı.

Sonuçta New York'un temellerinin atıldığı dönem, Lenape ve diğer kabileler için topraklarının gasbedildiği, nüfuslarının salgın hastalık ve savaşlarla yok edildiği, işkence ve kötü muamelenin Avrupalılarca bir yönetim tarzına dönüştürüldüğü, kültürel ve siyasi olarak acımasızca ezildikleri bir trajedi dönemi olmuştu. 

New York bugün, dünyada en fazla dolar milyoner ve milyarderinin olduğu bir şehir olarak varlığını sürdürürken, Lenape halkının adeta bir avuç kalmış torunları ise şehrin zor şartlara sahip dağlık bölgeleri ile anavatanları olan New York'un binlerce kilometre uzağında yaşamaya devam ediyorlar.