Ümit Yenişehirli yazdı: Tarih boyunca namaz karşıtlığı

Ümit Yenişehirli, İslam’ın en önemli rükunlarından biri olan namaza yönelik karşıtlıkları, Müslümanların gönlünü yaralayan ve toplumsal barışı zedeleyen akımları Ensonhaber okurlarıyla paylaştı.

Ümit Yenişehirli yazdı: Tarih boyunca namaz karşıtlığı
  • Ümit Yenişehirli, sosyal medyada İslam’ın önemli rükunlarından namaza yönelik başlayan organize akımları ve bu akımların Müslümanların gönlünü yaralayan etkilerini ele aldı.
  • Tarih boyunca namaz, Kur’an ve Hadislerde vurgulanan kıymeti nedeniyle hedef alınmış; müşrik, münafık ve Yahudilerden Haçlılar ve Moğollar’a kadar birçok topluluk tarafından alay ve nefretle karşılanmıştır.
  • Geçmişteki örneklerde olduğu gibi günümüzde de namaz karşıtlığı, kimi grupların dini değerlere saldırılarına sahne olmaktadır.

Sosyal medyada, İslam’ın en önemli rükunlarından biri olan namaza yönelik, - adeta organize ilerleyen - bir akım başladı. Namazı alaya almaya çalışan ve bu yönüyle yakın geçmişimizde pek de örneği görülmeyen söz konusu akım, Müslümanların gönlünü yaralıyor, toplumsal barışı zedeliyor. Genç grupların, böylesine tepki toplayan bir adapsızlığa alet edilmeleri de işin hüzün verici bir başka boyutu.

SECDEDE İŞKEMBE ATMA, BOĞMAYA KALKIŞMA

İslamiyet’in zuhurundan itibaren ibadetlerin ilk sırasında yer alan namaz, Kur’an-ı Kerim ve Hadislerdeki hükümler çerçevesinde Müslümanların gözbebeği ola geldi. İlk devirlerden itibaren böyle bir kıymeti haiz namaz, aynı şekilde ilk yıllardan itibaren de saldırıların hedefi olmuştu.

İslam karşıtlığının, namaz hazımsızlığının ilk örnekleri ise bizzat Peygamber Efendimiz’e (sav) yönelik olarak sergilenmişti. İslam’ın en azılı düşmanlarından Ebu Cehil’in dostu olan, “Kureyş’in sekiz zındığından biri” sayılan Ukbe bin Ebu Muayt, Resulullah’ı davetten vazgeçirmek ve yeni Müslüman olanları dinlerinden döndürmek için her türlü rezilliği sergiliyordu. Bir keresinde, Hz. Peygamber Kâbe’de secdedeyken üzerine yeni kesilmiş bir devenin işkembe ve iç organlarını boşaltmıştı. Yine bir başka gün, namaz sırasında Ukbe bin Ebu Muayt, ridasını (elbisesini) Hz. Peygamber’in boynuna dolayarak onu secdedeyken boğmaya çalışmış, araya Hz. Ebu Bekir girerek bu saldırıyı engellemişti. Ebu Muayt, Peygamber Efendimiz’in beddua ettiği nadir kişilerden biri olmuştu.

KÂBE ÇEVRESİNDE ALKIŞLI TEMPO VE ISLIK ÇALMA

Müslümanlar, Kâbe çevresinde namaz kılmaya gittiklerinde, müşrik liderlerin yönlendirdiği gençler, münafıklar ve Yahudiler, ıslık çalarak, alkışla tempo tutarak ve yüksek sesle şiir okuyarak namaz ortamını bozmaya çabalarlardı. İslam muarızlarının namaz hazımsızlığı Medine’de de devam etmişti. Burada da aynı çevreler, özellikle rükû ve secde hareketlerine atıfta bulunarak, “Kalktı, oturdu, yattı.” gibi tekerlemelerle Müslümanları alaya alırlardı.

EZANLA ALAY ETMELERİNDEN DOLAYI AYET İNMİŞTİ

Sadece namaza değil, namaza davetin sembolü olan ezana da büyük bir öfke görülmekteydi. Bazı gençler hem Mekke hem de Medine döneminde, ezan okuyan müezzinlerin sesini taklit ederler, “Eşhedü enne Muhammeden Resulullah.” dediğinde de “Yalancı!” diye bağırırlardı. Bu durum, Kur’an-ı Kerim’de bir ayete de konu olmuştu. Maide suresinin 58’inci ayetinde, “Siz namaza çağırdığınız vakit, onu bir eğlence ve oyun (konusu) edinirler. Bu, onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.” buyrulmuştu.

NAMAZ KARŞITLIĞINDAN SAHABE OLMA ŞEREFİNE

Ezan ve namaz karşıtlığı anekdotları içerisinde “Ebu Mahzure olayı” ise çok çarpıcı bir biçimde sonlanmıştı. Sesi çok güzel ve gür olan Mekkeli genç Ebu Mahzure, Taif muhasarasından dönüşünde, ezan okunduğunu duyunca, arkadaşlarıyla birlikte gizlendiği bir kayanın arkasından ezanı alaycı bir üslupla taklit etmişti. Peygamber Efendimiz bu sesi duyunca, askerlerine “O sesin sahibini getirin.” demişti. Yakalanıp getirildiklerinde korku içinde olan gençlere sırasıyla ezan okutan Resulullah, Ebu Mahzure’nin okumasıyla sesindeki güzelliği fark etmişti. Hz. Peygamber, Ebu Mahzure’yi cezalandırmak yerine elini göğsüne koyup, kendisine biraz su vererek, dua etmişti. Bu şefkatli yaklaşım üzerine Ebu Mahzure, o an Müslüman olmuştu. “Ya Resulullah, izin ver Mekke’de ezanı ben okuyayım.” diyen Ebu Mahzure, ölene kadar Mekke’de müezzinlik görevini ifa etmişti.

MESCİD-İ AKSA’YI AHIR YAPMIŞLARDI

Müşrik, münafık ve Yahudilerin İslam’ın ilk devirlerinde ezan, namaz, mescit ve camilere karşı sergiledikleri amansız nefretin bir benzerini, Orta Çağ’a yaklaşılan dönemde de Hıristiyanlar sergilemişti. 1099’da Kudüs’ü ele geçiren Haçlılar, ezan, namaz ve camiye karşı doğrudan bir nefret ve alay refleksi sergileyerek, Mescid-i Aksa’yı ahır olarak kullanmışlardı. Haçlı askerleri ayrıca, camilere gidip, namaz kılanların hareketlerini tuhaf bulduklarını yüksek sesle birbirlerine anlatarak, bu hareketleri hayvanların hareketlerine benzetmişlerdi. Askerler, tıpkı Mekke müşrikleri gibi namaz kılanların üzerine hayvan pislikleri de atmışlardı.

“BÜYÜCÜ İŞİ ABDEST ALIP, YERE EĞİLEREK, GARİP KELİMELER MIRILDANIYORLAR”

İspanya’yı İslam hâkimiyetinden geri alan Hıristiyanlar, Engizisyon mahkemeleri acımasızlığıyla Müslümanların namazına da saldırmışlardı. Kanunlara, “namaz kılma suçu”nu koyan, Müslümanlara zaman zaman “putperest” suçlaması yönelten Kilise, toplumsal ötekileştirme için de namaz kılanları aşağılamayı kurumsal hale getirmişti.

Hıristiyan teolojisinin anlamakta zorlandığı bir husus da “Müslümanların göğe bakarak ibadet etme yerine secdeye varmaları”ydı. Cehennemi yer altında kabul eden Hıristiyan anlayışına göre “secde, cehennem ve şeytana yönelik”ti. Bütün bu baskılardan dolayı Müslümanlar o dönemde, yer altında namaz kılmaya başlamışlardı. Hıristiyan olmaya zorlanan Moriskolar adı verilen bu grup, “yere eğilip garip sesler çıkardıkları” gerekçesiyle mahkemelerde yargılanıp, büyük eziyetlere maruz kalmışlardı.

Kişisel bakım ve hijyen konusunda fevkalade kötü durumda olan Hıristiyanların, garip karşıladıkları bir diğer konu da namaz öncesi alınan abdestti. Aylarca, hatta bazen yıllarca yıkanmamayı bir marifetmiş gibi günlük pratikleri yapan Hıristiyanların algısında, günde beş defa suyla haşır neşir olmak akıl alır gibi değildi. Onlara göre abdest bir, “büyücülük ritüeli”ydi, en hafif tabiriyle “temizlik takıntısı”ydı.

MOĞOL ŞAMANLARI İLE BALKAN HIRİSTİYANLARININ SALDIRILARI

Namaza yönelik saldırılar, Avrupa’nın doğusundan da sadır olmuştu. Moğolların 13’üncü yüzyılda Bağdat ve Orta Asya’yı istilası sırasında namaza yönelik saldırılar yaşanmıştı. Hülagü Han’ın Bağdat’ı yağmalaması sırasında (1258) Şamanist Moğol askerleri, Müslümanları secdedeyken katletmişlerdi. Askerler ayrıca, camilerde içki âlemleri düzenlemiş, Kur’an-ı Kerim sayfalarını atlara altlık yapmışlardı. Balkan bölgesi Hıristiyanları ise namaz kıldıkları için Osmanlıları “şeytanî bir ayin” yapmakla suçlamışlar, fırsat bulduklarında da Müslümanlara saldırıp, camileri kirleterek, tahrip etmişlerdi.