DİKKAT ÇEKEN BULUŞMA
Haftanın son gününden herkese merhaba.
Bugün sizinle biraz Ankara ve Ankara’da dikkat çeken bir buluşmayı konuşmak isterim.
Hadi başlayalım.
Malumunuz Ankara’nın kendine has bir ritmi var.
Bürokrasi, siyaset ve medya arasında görünmez ama düzenli bir trafik işler.
Bu trafiğin önemli kavşaklarından biri de, uzun süredir Ankara’da kök salmış bir isim olan
Sinan Burhan…
Burhan, belli aralıklarla kentin deneyimli siyasetçilerini ve aktif aktörlerini gazetecilerle bir araya getirerek aslında çok önemli bir zemin oluşturuyor.
Bugüne kadar bu buluşmalarda birçok kritik isim yer aldı.
Kimi zaman tartışmaların merkezine oturdular.
Kimi zaman da perde arkasındaki dengeleri anlamamıza vesile oldular.
Ancak son buluşma, doğrusu önceki buluşmalardan biraz daha farklı bir anlam taşıyor
Çünkü Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, mesafeli durduğu medya ilişkilerinde ilk kez bu kadar açık bir buluşmaya katıldı.
Üstelik bu kez iktidara yakın gazetecilerle yan yana gelmeyi tercih etmesi, kulislerde ayrı bir not olarak kayda geçti.
Ersoy’un kamuoyundaki imajı genelde “sonuç odaklı, teknik ve mesafeli” bir yönetici profiline dayanıyor.
Kendisi işine yoğunlaşmayı tercih eden gereksiz görünürlüğü sevmeyen, beyaz yaka disiplinini siyasetin doğasına yansıtan bir isim olarak bilinir.
Açıkçası ortaya koyduğu başarı da bunun yansıması olabilir.
Kim bilir…
Ancak yine de medyanın Sayın Bakan’ı daha görünür kılma arzusu var.
Medya ile yakın temasta olmaması açıkçası sık sık eleştiri konusu oluyor.
Tabii eleştirilerin kendisine ne ölçüde ulaştığını bilmiyoruz.
Fakat bu buluşmanın gerçekleşmiş olması bile önemli bir eşiğin aşıldığını gösteriyor.
Ayrıca ben bu toplantıyı çok değerli buluyorum.
Çünkü devlet yönetimi artık sadece doğru işleri yapmakla değil, yapılanları anlatmakla da şekilleniyor.
Toplumun farklı kesimlerine doğru kanallardan ulaşmak, gerekli bir iletişim stratejisi.
Bana kalırsa…
Ersoy’un bu adımı, hem bakanlığın çalışmalarının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayabilir hem de kamuoyunda oluşan mesafenin biraz daha kapanmasına.
Ankara’da siyaset bazen küçük adımlarla büyük anlamlar yaratır.
Bana kalırsa bu buluşma da onlardan biri.
BAŞARTÖSÜ VE GAİN…
Şimdi gelelim bir başka meselemize.
Toplumun çürüyen, kutuplaşan ve ‘öteki’ yanına…
Bazen öyle tartışmaların içine sürükleniyoruz ki…
Konunun kendisi bir süre sonra önemini yitiriyor.
Geriye yalnızca o tartışmanın bize gösterdiği zihniyet aynası kalıyor.
Son günlerde GAİN Genel Müdürü Aliye Ertuğrul üzerinden yapılan yorumlar da tam olarak böyle bir tabloyu karşımıza koydu.
Ertuğrul’un başörtüsü sebebiyle kimi çevreler tarafından hedef alınması, Türkiye’nin hala aşamadığı reflekslerin…
Ve hatta yer yer sertleşebilen toplumsal ön kabullerin ne kadar canlı olduğunu yeniden hatırlattı.
İnanın yorumları okuyunca çok üzüldüm.
Bu zihniyetin hala bu kadar diri olması beni oldukça şaşırttı.
Bir yöneticinin, bir kadın profesyonelin, bir medya yöneticisinin performansından çok dış görünüşünün konuşulması…
Doğrusu, Türkiye’nin kendi içinde taşıdığı eski tartışma kalıplarını tekrar yüzeye çıkardı.
Bu tartışmaların en dikkat çeken yönü ise, yapılan çirkin yorumlara karşı toplumun çok geniş bir kesiminden gelen destek mesajları oldu.
Siyasi görüşlerden, yaşam tarzlarından, kültürel aidiyetlerden bağımsız olarak pek çok insanın Aliye Ertuğrul’a sahip çıkması aynı zamanda beni muazzam mutlu etti.
Her şeye rağmen zihniyeti temiz bir ‘çoğunluk’ görmek içime bir nebze su serpti.
Bu destek dalgası, sosyal medya ortamında yükselen olumsuzluğa rağmen sessiz çoğunluğun sağduyusunun güçlü olduğunun da bir işareti.
Aslında mesele Ertuğrul’un şahsından ya da GAİN’den çok daha büyük.
Bir kişinin başörtülü ya da başı açık olmasının, onun mesleki yeterliliğiyle, yöneticilik becerisiyle, vizyonuyla hiçbir ilişkisinin olmadığı gerçeği…
Türkiye bunu defalarca tecrübe etti, defalarca tekrarladı.
Ancak toplumun bazı kesimlerinin bu tartışmayı yeniden üretmesi, bu zihniyetin ilk fırsatta hortlamaya başlayacağının en somut örneği.
Ne diyeyim…
Aman Allah fırsat vermesin.
Kalın sağlıcakla.