Ödül Töreni Kültürü ve İlim Yayma Ödülleri…

Adem Metan
Adem Metan

Bugün haftanın son günü ve yeni bir yazıyla yeniden birlikteyiz.

Öncelikle sizlere duyduğum teşekkür duygusunu hangi kelimelerle ifade edeceğimi gerçekten bilemiyorum.

Burada yazılarımızın etrafında çok özel bir aile oluşturduk.

Yazılardan sonra gelen geri dönüşler, mesajlar, e-mailler…

Belki sayıları yüzbinler deği ama az da değiller.

Her birini önemsediğimi, dikkate aldığımı özellikle belirtmek isterim.

Bugün gelin birlikte Türkiye’deki ödül töreni alışkanlıklarını ya da başka bir ifadeyle “ödül kültürünü” konuşalım.

Aslında ödüllerin hikayesi hem Türkiye’de hem dünyada çok eski.

Fakat her ülke kendi toplumsal dokusuna uygun bir ödül kültürü geliştiriyor.

Kimi ülkelerde ödüllerin kendisi konuşulur, kimilerinde ödül alanlar…

Bazılarında ise sahneye çıkan sanatçıların verdikleri mesajlar manşet olur.

Ama işin nüvesine yani ödülün neyi temsil ettiğine çoğu zaman pek inilemez.

Türkiye’de sayısız ödül töreni var…

Üniversitelerin düzenledikleri, iş dünyasının verdiği, ekonomiye ilişkin olanlar, devlet kurumlarının organize ettiği törenler…

Ve elbette sanat dünyasına yönelik ödüller.

Fakat tüm bu çeşitliliğe rağmen, Türkiye’de köklü ve olgunlaşmış bir “ödül töreni kültürünün” hala tam anlamıyla yerleşmediğini söyleyebilirim.

Ben bugün size bambaşka bir ödül disiplininden, bir ödül töreni akışından ve prensibinden söz edeceğim.

İlim Yayma Ödülleri…

1950’li yıllarda bir grup yürekli insanın topluma fayda sağlamak amacıyla kurduğu İlim Yayma Cemiyeti, Türkiye’nin en köklü sivil toplum kuruluşlarından biri.

1975 sonrasında kurulan kardeş kuruluş İlim Yayma Vakfı ise aynı idealin devamı niteliğinde.

İşte bu iki güçlü çatı, Türkiye’de akademi dünyasını ödüllendirmek ve bunu sıradan bir ödül töreni olmaktan çıkarıp gerçek bir prestij alanına dönüştürmek için tam iki yıl boyunca çalıştı.

2017’de temelleri atılan, kurulları ve komisyonları oluşturulan bu fikrin ilk ödülleri 2019’da Dolmabahçe Sarayı’nda sahiplerini buldu.

Prof. Dr. Fikrettin Şahin ”Obezite sorununun kontrolü ve tedavisinde etkili olabilecek “bor türevleri” temelli bir çalışmayla 'Büyük Ödül’e…

Prof. Dr. Mehmet Zahmakıran, yakıt pillerinde hidrojenin depolama ve enerji dönüşümü için nano katalizör/teknolojik çözümler üzerine çalışmaları ile “Mühendislik, Doğa ve Sağlık Bilimleri Ödülü”ne…

Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu ise “Altın Orda ve Rusya” çalışmasıyla literatürde önemli bir boşluğu doldurmaya yönelik kitap çalışması nedeniyle “Sosyal Bilimler Ödülü”ne hak kazandı.

Bu ödüller aynı incelikte ve işçilikle benzer şekilde farklı isimlere 2021 ve 2023 yıllarında da verildi.

Tören iki yılda bir yapılıyor…

Bu yıl, yani 2025’te dördüncüsü düzenleniyor.

Bu ödüllerin en dikkat çeken yönü ise şu:

“Herkese ödül verelim, gönüller hoş olsun” yaklaşımı kesinlikle yok.

Komisyonlardan geçemeyen, gerekli bilimsel ve akademik kriterleri karşılamayan hiçbir isim aday dahi gösterilemiyor.

Toplam üç kategoride verilen bu ödüllerin arkasında ciddi bir akademik değerlendirme süreci bulunuyor.

Ödül kategorilerine baktığınızda zaten ne demek istediğimi anlarsınız.

Bu iş gerçekten önemli bir iş arkadaşlar.

Tüm bu yapı tam anlamıyla siyaset üstü bir anlayışla yürütülüyor.

Ödüllerin veriliş süreci, günlük politik tartışmalardan, dönemsel siyasi rüzgarlardan tamamen bağımsız biçimde, akademik liyakat ve bilimsel üretkenlik esaslarına dayanıyor.

Siyasetin doğası gereği değişken olan gündemden uzak durarak kalıcı olanı bilgiyi, emeği ve bilime katkıyı merkeze alıyor.

Bu yönüyle Türkiye’de benzer pek çok girişime örnek teşkil edebilecek nadir projelerden biri olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

Sahip çıkmalı ve nesiller boyu yaşatmalıyız.

Türkiye’de ödül töreni kültürünün eksik kalan yanlarını düşündüğümüzde, İlim Yayma Ödülleri’nin oluşturduğu bu disiplin ve prensip, bence üzerinde durulması gereken bir model sunuyor.

Haftanın son gününde, bu emeği ve öncü çabayı sizlere aktarmış olmanın huzuruyla…

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.