Asıl cellat CHP mi?

Mustafa Armağan
Mustafa Armağan

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in tetiğine bastığı “Cellat polemiği” sürerken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP devrinde yaşanan acı olaylardan bahsederek asıl “cellat”ın kimliğini milletin bildiğini söyledi ve CHP’nin günah galerisinden kesitler sundu.

Cumhurbaşkanımızın bahsettiği CHP dönemi hukuksuz infazlardan biri de Özalp Katliamıdır. 

Mustafa Muğlalı Olayı olarak da bilinen 33 Kurşun Olayı veya Özalp Katliamı, CHP’nin devleti tek parti olarak yönettiği yıllarda yaşanmış ama hesabı ancak çok partili hayata geçildikten sonra, o da yarım yamalak sorulabilmişti.

Van’ın Özalp ilçesi yakınlarında İran sınırından Türkiye’ye hayvan kaçakçılığı yaptıkları gerekçesiyle yakalanan 33 Kürt köylü, 3. Ordu Komutanı Korgeneral Mustafa Muğlalı’nın emriyle kurşuna dizilerek öldürülmüştü (biri yaralı olarak İran’a kaçacak ve olayı kardeşine haber verecek ama iki yıl sonra o da ölecekti). 

Güneydoğu Anadolu’nun sosyal gerçeğine ışık tutan olayın detaylarına aşağıda geleceğiz. Şimdi olayın seyrine göz atalım.

Mustafa Muğlalı, Van’a gelerek soruşturmaya bizzat katıldı. 33 kişi, İran sınırındaki Sefo Deresi veya Kumrulu Dere denilen bölgeye götürülüp kurşuna dizildi. Günlerce açıkta bırakılan cesetleri köpekler parçaladı. Çoğu sivil köylülerdi. Aralarında 14-15 yaşında çocuklar da vardı. 

İşin kafa karıştıran yanı, Korgeneral Muğlalı’nın bu olaydan sonra Orgeneralliğe terfi ettirilmiş olmasıdır. Daha vahimi ise bir süre sonra Van’a giden Cumhurbaşkanı İnönü’nün gezide yanına Muğlalı’yı alarak onun arkasında olduğunu halkın gözüne sokmuş olmasıdır. 

Olay yıllarca kamuoyundan saklandı. 

1943 yılında gizli yapılan ilk askerî yargılamada verilen göstermelik ceza, Muğlalı “bunaklık” alameti gösterdiği gerekçesiyle tahliye ile sonuçlandırıldı yani fâil hapisten kurtarıldı.

1949-50 yıllarında DP’nin zoruyla yapılan ikinci yargılama sonunda Muğlalı bu defa idama mahkûm edildiyse de cezası, yaş haddinden 20 yıla indirildi. 

Cellat kendi çocuklarını yemekte mahirdi: Muğlalı 11 Aralık 1951’de cezaevinde ölü bulundu. Ölümü resmi kayıtlara ‘kalp krizi’ diye geçti ama yakın tarihin şüpheli ölümler listesine o da eklendi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan haklı olarak bu olayı “Kürtler kimin cellat olduğunu iyi bilir” diye özetledi.

Gerçekte ne oldu?

Bir doktora tezinde katliam olayı şöyle özetlenir:

“İran ile sınır güvenliği sorunu yaşanıyordu. Güvenliği daha çok devletin güdümündeki çeteler üstlenmişti. 1943 senesinde bu çetelerden biri İran’da Mehmedi Misto adlı aşiret reisinin hayvanlarını Türkiye’ye kaçırdı, Misto da Özalp Kaymakamı'na mektup yazarak hayvanlarının iadesini istedi. Kaymakam kayıtsız kalınca aşiret reisi iş başa düştü diyerek topraklarımıza girdi ve hayvanlarını alıp İran’a döndü. 

Kaymakam ve askeri yetkililer olayın üstünü kapatmak istedi. Valinin mahkemeye sevk ettiği 40 kişiden 35’i salıverilmişti. Fakat kısa bir süre sonra Valiyi ziyarete gelen askeri yetkililer ve Mustafa Muğlalı, Misto’nun yaptığı hareketin karşılıksız kalmaması gerekçesiyle onun adamlarından olduğunu düşündükleri 32 kişiyi kurşuna dizdirdi. Sadece bir kişi İran’a kaçtı ve durumu telgrafla kardeşi İsmail Özay’a bildirdi, o da dilekçeyle durumu Meclis’e ilettiyse de hiçbir işlem yapılmadı.

Muğlalı ve ekibini yargılama süreci 1 Eylül 1949 tarihinde başladı. Org. Mustafa Muğlalı ile birlikte yargılanan bir general ve dört subay cezaevine gönderildi. Askeri mahkemenin suçlular için istediği ceza, idamdı. Muğlalı kurşuna dizme emrini kendisinin vermediğini söylese de davanın tanıklarından Korg. Kemal Yaşinkılıç, “öldürme emrini kendisine Muğlalı Paşa’nın verdiğini” belirtmekteydi. Hatta bölgenin umumi müfettişi Avni Doğan ile birlikte bu emre karşı çıktıklarını fakat Muğlalı’nın emri yüksek yerden aldığını söylediğini vurgulamıştır. 

Muğlalı, idama mahkûm edildiyse de yaşı 65’i geçtiği için cezası önce 30, sonra 20 yıl ağır hapse indirilmiş, ardından bunaklık alameti görüldüğü gerekçesiyle tahliye edilmişti. Bunun üzerine DP Diyarbakır milletvekili Mustafa Ekinci davayı tekrar Meclis'e taşımış, Muğlalı’nın “eğer deliyse tımarhaneye, aciz ise Darülaceze’ye, sağlamsa hapishaneye gönderilmesi gerektiğini” söylemiştir. Bir süre sonra Genelkurmay Mahkemesi’nin kararı Askeri Yargıtay tarafından bozulsa da Muğlalı, dava yeniden görülemeden 1951 Aralık’ında vefat etmişti.”

(Bilal Nergiz, “Devletin Kürt Politikası ve Kürt Hareketi (1945-1960)”, Basılmamış Doktora Tezi, İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019, 146 vd. Özetledim-MA)

Muğlalı meselesi 1950’li yılların başlarında Meclis'te gündeme getirildiğinde ilgili oturuma nedense İsmet Paşa teşrif etmemiştir! 

Ve Çankırı milletvekili Kenan Çağman, kürsüden Mustafa Muğlalı’yla bir tarihte görüştüğünü, kendisine “yukarıdan” teşvik gördüğünü belirttiğini söylemiş ve bu zatın da İsmet İnönü olduğunu açıkça ifade etmiştir.

Tekrar soralım: Cellat kimdi?