Talat Paşa Siyonistlerle Filistin pazarlığı mı yapmıştı?
Sultan 2. Abdülhamid’in imajını İttihatçı/Kemalist perspektiften çarpıtma dalgası büyük ölçüde kırılmış olsa da ne yazık ki kökü kazınabilmiş değil. Buna mukabil Sultanın hasmı olan İttihatçılık tırmanışa geçmiş durumda. İttihatçılık ve Enverizm, Kemalizmin yanında yerlerini alma yolunda.
Yalçın Küçük’ün deyişiyle Kemalist minimalizmin yerini Hamidist ve Enverist maksimalizm alıyor. Maksimalizm yani kabına sığmama…
Bir başka deyişle Türkiye kabına sığamaz hale geldikçe iki zıt trend yükselişe geçiyor: Abdülhamidcilik ve İttihatçılık. Ortak özellikleri şu: Abdülhamidçliğin yükselişi kadar İttihatçılığın yükselişi de Kemalizmin dar beton kalıplarını zorluyor. Osmanlı’nın kudret ve vizyonuna duyulan ihtiyaç coğrafyamıza olduğu kadar tasavvurumuza ve hissiyatımıza da hakim kod haline geliyor.
İşte bu sırada bir Talat Paşa tartışması patlak verdi.
Alın size nur topu gibi bir ‘kahraman mıydı hain miydi?’ tartışması daha.
Tartışmanın arka sokaklarına dalmadan sadece üç nokta üzerinde duracağım:
Bir:
1874 Edirne doğumlu Mehmed Tal’at Sâî doğduğu şehirde “Yahudi Teali Cemiyeti” demek olan Alliance İsraelite Okulunda hem okudu, hem de Türkçe öğretmenliği yaptı. Bu okulun kuruluş gayesini Yahudi araştırmacı Aron Rodrigue Türkiye Yahudilerinin Batılılaştırılması adlı kitabında şöyle belirtir:
“Alliance okulları öğrencilerinden Yahudilik inancına tam bir bağlılık içinde olmalarını istemekteydi. Yahudilik üstün bir ‘ahlaki’ din olarak okullarda verilen eğitimin ayrılmaz bir parçası olmalıydı. (…) Okulları kuranlar öğrencilerden Yahudiliğe, Yahudiliğin tarihine ve geleneklerine (…) bağlı olmalarını istemekteydi.” (Ayraç, 1997, s. 126.)
Acaba ileride devletin kaderine hükmedecek olan Talat Bey yukarıdaki gayelerden hangilerini benimsemiş ve talebelerine aşılamıştı Alliance İsraelite okulundayken? Bu arada okulun Yahudi olan müdürünün kızından Fransızca öğrendiği ipucunu uzatan Ahmet Kuyaş “Onun hayat çizgisinde bu okulun epeyce tesiri görülecektir” diye yazacaktır. (Osmanlılar Ansiklopedisi, II, YKY, 2008, s. 605)
İki:
Talat Bey 1897 yılında rejim aleyhtarlığı yüzünden tutuklanıp 2 yıl 1 ay hapis cezası alacak ama Sultan Hamid’in Kadir gecesi hürmetine çıkardığı aftan yararlanıp serbest kalacaktı. Gelin görün ki onun bu affa 6 yıl sonra Makedonya Rizorta locasında 33 dereceli Mason Üstadı olarak teşekkür ettiğini biliyoruz. Loca İtalya Maşrık-ı Azamına bağlıydı, bu sebeple İtalyan Konsolosluğunun yarı resmi himayesi altındaydı. Dahası, 1909 yılındaki seçimde Mason Üstad-ı Azamlığına seçilmişti.
Öte yandan bir Mason yayınından şu satırları okuruz:
“Talat Paşa, cemiyet (Masonluk) için her zaman kendini feda etmeye hazır olduğunu beyan ile 11 Şubat 1911’de istifa eder. 22 Şubat 1911’de İttihat ve Terakki grup başkan vekilliğine getirilir.”
Aynı yayına göre Talat Bey Masonluğunu şöyle savunmuştur:
“Evet, Masonum. Masonluğu evrensel bir insanlık sevgisi ve kardeşliğinin, bütün insanlık için mutluluk ve huzuru temin ve hatta tesis edecek yolun, daha çok fikrî irşat kaynaklarından telakki ve kabul ettim. Böylesine evrensel sevgi ve kardeşliğe milletimi layık ve bu erdemin onun zatında mündemiç olduğuna inanarak Osmanlı Masonluğunun Maşrık-ı Azamlığını büyük bir övünçle kabul ve yerine getirdim.”
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locasından Ahmet Akkan’ın Büyük Üstadlar adlı kitapçığından öğreniyoruz ki, Talat Paşa devleti batırıp yurt dışına kaçtıktan bir yıl sonra “katl” ve ihanet” suçlamalarıyla Mason locasından da atılmıştır. Masonluğun evrensel sevgi ve kardeşlik idealine inandığını bizzat beyan eden Talat Paşa’nın bir asır sonra “Türkçü” ve “vatan kahramanı” ilan edilmesi saflıkla izah edilecek bir durum değildir.
Üç:
İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour’un 1917 Mayısında Yahudilere Filistin’de yurt vaat eden meş’um deklarasyonunun bir benzerini 2 yıl sonra Talat Paşa’nın kabul etmek üzere olduğunu biliyoruz ki bu belge literatürde “Osmanlı’nın Balfour Deklarasyonu” diye geçer. İttihatçılar ile Alman Siyonistleri arasındaki Filistin topraklarının pazarlığı sırasında neler konuşulduğunu araştırmacı Mustafa Çolak Talat Paşa adlı kitabında bir Alman arşiv belgesinden şöyle aktarır:
“Siyonist delegasyondan Perlmutter 13 Ağustos 1918’de Talat Paşa’nın kendisine Osmanlı Bakanlar Kurulunun son toplantısında Filistin’deki Yahudilere yönelik sınırlandırmaları tamamen kaldırdığını ifade ettiğini belirtiyordu. Yahudiler serbestçe Filistin’e göç edebilecek ve yerleşebileceklerdi. Filistin’e göç eden Yahudiler, o bölgede yaşayan halklarla eşit haklara sahip olacaklardı. (…) Talat Paşa Yahudilerin Filistin’de bir koloni oluşturmalarını Osmanlı Devleti için önemli ve faydalı buluyordu.” (Yeditepe, 2023, s. 222.)
Gerçi bir ay sonra Cevad, Cemal ve M. Kemal paşaların orduları Nablus’ta Allenby’nin kumandasındaki İngiliz ordusuna yenilip Adana’ya kadar çekilince bu pazarlık ofsayta düşecekti ama birçok belgeden teyid ettiğimiz Siyonistlerle pazarlık olgusu resmi tarihin kalemleri tarafından -İttihatçıları kayırmak gayesiyle - ya gündeme getirilmez veya üzeri ustaca örtülür.
Zaten resmi tarih bizde ‘açamıyorsan örteceksin’ taktiğiyle yazılmaz mı?