TÜRK MİZAHININ İZAHI
Üç gündür yazmamak için kendimi zor tutuyorum, ama artık herkes söyleyeceğini söylediğine göre olayın başka yönlerine de bakabiliriz.
Evet, malûm karikatürden söz ediyorum.
Benim bu konuda nerede durduğumu beni tanıyan herkes gayet iyi bilir.
Sevgili peygamberimize ve İslam’ın peygamber olarak tanıdığı tüm peygamberlere yapılan saygısızlık bütün Müslümanlara yapılmış saygısızlıktır. Saygısızlık da bir fikir değildir, fikir özgürlüğü kapsamına da girmez.
Bu tür insan müsveddelerine ne ceza verilmesi gerektiği konusundaki düşüncelerini de üç gündür herkes kafasına göre paylaştı.
Ben olayın bir başka yönüne değinmek istiyorum.
Benim asıl sorunum, bu tür konuları “espri” sanan beyinsizlerin nasıl bir bilgi, birikim ve haleti ruhiyeye sahip oldukları ile ilgili.
Baştan alayım:
Basının bir parçası olarak Türk mizah tarihi de üzerinde epey zaman harcadığım bir konudur.
Akbaba dergisine yetişemedim, ama internette inceleme yapan herkes derginin nasıl bir içerik ve ideolojiye sahip olduğunu hemen anlar.
Elitisttir, aklı sıra modernisttir fena halde devletçi, daha doğrusu devlet sandığı vesayetçilerin tarafındadır. Seçilmişlerle dalga geçer, ağır şekilde eleştirir ama vesayet üyelerine, yani askeri ve sivil bürokrasi ve yargıya toz kondurmaz. Atatürk karikatürize edilmez, bir resim güzelliğinde çizilir.
Akbaba’dan sonrası mizah dergileri biraz da “ergen işi” hale gelmiş, okuyucusunu artan sayıda üniversiteliler arasından bulmuş, hitap ettiği yaş grubunun cinsel hezeyanlarına cevap verir olmuştur.
Aslında bu dönemde tüm dünya çizgi mizahında kadınlar hep bir cinsel obje olarak resmedilmiştir. Hatta bu genç akımın dışında kalan Bedri Koraman gibi siyasi yanı ağır basan karikatür çizerlerinde bile Dünya Güzellik Yarışmasına aday olamayacak kadın çizimi pek bulunmaz.
İki biraderin çıkardıkları Gırgır ve Fırt dergileri de bugün modernistler tarafından bile kabul edilemeyecek ölçüde cinsiyetçi ve en hafif terimle “edepsizdir”
Neyse ki ilerleyen yıllarda ülkemizde bunu aşan, kadını da erkekle aynı biçimde karikatürize eden 20 kadar dergi çıkmıştır.
Konumuz Türk mizah tarihi değil, detaya girmeyeceğim.
Son 20 yılda ise tüm basılı yayın gibi mizah dergileri de ciddi bir gerileme yaşamıştır. Çoğu kapanmıştır.
Elbette bunun birinci nedeni internet medyasıdır. Mizah dergileri de dijital mecralara taşınmıştır.
Mizah basınına darbe vuran bir başka olgu da sosyal medyadır.
Sosyal medya yaygınlaştıkça, her Türk’ün esasen asker değil komedyen doğduğu anlaşılmış ve pek çok profesyonel mizahçının pabucu dama atılmıştır.
Artık görsel mizahın tek kaynağı mizah dergileri değildir.
Fakat son yirmi yılda Türk mizah dünyasının süngüsünü asıl düşüren ne internet ne de sosyal medya olmuştur. Asıl neden son yirmi yıl içerisinde vesayetin geriletilmesidir. Mizahçılarımız da kendini muhalif/solcu sanan diğer muharrirlerimiz gibi vesayetin arkasına saklanır, seçilmişlere verip veriştirirlerdi. Siyasilere her türlü hakareti yaparlar ama hiçbir soruşturmaya uğramazlardı. Onlar da bunu “fikir özgürlüğü” sayar seçilmişlere verdikçe veriştirirlerdi. Halâ Demirel, Ecevit, Erbakan ve Özal’ın mizaha ne kadar toleranslı, fikir özgürlüğüne ne kadar saygılı olduklarından bahsederler. Bahsettikleri fikir özgürlüğü değil, istedikleri gibi hakaret etmek ve itibar suikastı yapabilmektir. Madem o kadar özgürdüler, aynı arkadaşlar neden bu fikir özgürlüklerinden yararlanıp vesayet odağının üyelerinden bir tanesini alaya almamışlardır? Çünkü ortada vesayetin izin vermediği bir milim özgürlük alanı bulunmadığını çok iyi bilirler ve artık bunu içselleştirmişlerdir.
Mesela Akbaba’dan bugüne muhtemelen irili ufaklı 50 kadar mizah dergisi çıkmıştır, ancak bir tanesinde bile düzgün bir Müslüman din adamı çizilmemiştir. Din adamları hep takunyalı, şalvarlı, sarıklı, cüppeli saç sakal karışık tiplerdir. Çünkü onlara ilkokuldan beri öyle öğretilmiştir. Oysa ülkemizde teoloji konusunda eğitimli, toplum konusunda bilgili, giyimi kuşamı düzgün, modern, insanlara örnek olmaya çalışan binlerce din adamı vardır ve milyonlarca insan onların arkasında saf tutup ibadet eder. Ama onlar bunları görmezler.
Hiç düzgün çizmedikleri, sürekli aşağıladıkları bir diğer tipleme de Araplardır. Hiçbir karikatürlerinde, çizgi romanlarında Araplar olumlu model, iyi insan olarak resmedilmemiştir. Sürekli alay edilmiş, aşağılanmıştır. Hayatında bir Arap’la oturup 10 dakika konuşmuşluğu yoktur ama karikatürlerinde bile onların da iyi insan olabileceği fikrine yer vermez.
Hâsılı bizim mizahçılarımız da diğer “solcularımız” gibi laik değil, İslamofobik, Arap düşmanı olmak hasebiyle de ırkçı, ezik faşistlerdir.
Ruh hallerine gelince, şu bahse konu karikatüre bir bakın. Sevgili Peygamberimizin resmedilmemesinin İslami nedenlerini bir yana bırakalım. Hadi meczupsun, resmedeceksin, peki bu çizdiklerin giyimiyle kuşamıyla, bırak herhangi bir peygamberi, tarihsel olarak hangi dinden bir insanı temsil etmektedir?
İşte din konusunda bu kadar cahildirler. Bunu da marifet sayarlar. Sadece din konusunda değil içinde yaşadıkları toplum konusunda da cahildirler, topluma yabancıdırlar.
Eğer çizer o karikatürü özellikle provokasyon için çizmediyse durum çok daha acıklı… Çünkü çizer, yaptığının normal olduğunu, bu toplumda böyle şeyler çizebileceğini, bunun bir espri olduğunu sanacak kadar beyinsizdir.
Yakın bir zamanda “Müslümanlara ‘Execute Order 66’ vereceksin abi yeaa” diyen dangalak da aynı familyadandır.
Yanlarına kalıp kalmaması ayrı bir konu da bunları hakikaten “akıl baliğ” sayıp, insan yerine koyup cezalandırmak bile bana ağır geliyor.
Biraz da Sayın Özgür Özel’in bahse konu karikatürle ilgili açıklamasına yer verecektim ama tam: “Ben baktığımda Gazze’de bombardıman altında hayatını kaybetmiş kanatlar takılmış bir melek görüyorum. Başında haresiyle, kanadıyla. Bir başka öldürülmüş, bir başka bombanın öldürdüğü bir melekle karşılaşıyor…” kısmını okumuştum ki beni bir gülme aldı, yazamadım…
Sayın Özel o meleklerden daha güzel uçuyor bence.
Öte yandan Sayın İmamoğlu çok daha makul bir açıklama yapmış:
"Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.) ve Hz. Musa’ya (a.s) yapılan hadsizliği kınıyorum (…) Bu tür hassasiyetler üzerinden toplumumuzu kışkırtmaya, çatışma ortamı yaratmaya çalışan provokatörlere ise asla geçit verilmemelidir" (İsim sonlarındaki kısaltmalarda da hata yok maşallah, artık kime danışıldıysa…)
Posta güvercini Özel ile önceden bir görüşseydi onun da öyle alçaktan uçmasına izin vermezdi.
Leman defalarca “İmamoğlu’na Özgürlük” kampanyaları başlattı, onu ve sokakta tepişenlerini hep destekledi. Sanırım İmamoğlu’nun onları anında “satmasına” bozulmuşlardır. Bakalım tepki verecek kadar dürüst olabilecekler mi?
Hayır, asıl mesele aylardır destekledikleri adamın bir dava adamı değil, kasaba politikacısı bir popülist olduğunu, halkın dini değerlerini ters görünmektense, oy uğruna Leman gibi marjinalleri bir saniyede satabileceğini anlamayacak kadar cahil olmaları.
Ne halkı tanıyorlar ne de destekledikleri siyasi figürü.