Çocukları ekrana mahkum eden gerçek! Hikikomori sendromu nedir, nasıl anlaşılır?
ensonhaber.com

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tuncay Dilci ve ekibi tarafından, dijitanaliz tekniği ile 2 bin 300 çocuk üzerinde bir araştırma yapıldı. Yapaılan bu araştırma ile birlikte çocukların yüzde 28’inde, 'içeri çekilme, hapsedilmiş olma' anlamına gelen ve Japonca bir terim olan 'hikikomori' sendromu görülmekte.

Prof. Dr. Dilci sonuç hakkında, "Çocuklar genelde videolu oyunlar oynayarak, odalarında vakit geçiriyor. Dış dünyadan zevk alamama gibi davranışlara yöneliyorlar. Bu olayın yaşam boyu devam etme riski var" ifadelerini kullandı.

Eğitim Fakültesi’nde Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı’nda öğretim görevlisi olarak bulunan Prof. Dr. Tuncay Dilci, çocukların yüzde 28’inde etkili olan bu sendrom hakkında uyarılarda bulundu.

Hikikomori sendromu nedeniyle iletişimi kesebilirler...

Prof. Dr. Dilci, yapay zeka ve algoritmik sistem aracılığıyla dijitanaliz tekniği ile 2 bin 300 çocuk üzerinde araştırma yaptıklarını dikkat çeken Dilci ayrıca sendromu özetledi:

"Hikokomori, Japonya'da özellikle kendilerini dijital nesne kullanımına bağlı olarak izole eden ve benlik algılarında birtakım sıkıntılar yaşayan çocukların durum ifade eden bir kavramdır. Bu sendroma göre, sosyal izolasyon ve benlik algısında ciddi anlamda bir sorun yaşandığı yönünde bulgulara ulaştık. Çocukların şu anda maalesef yüzde 28'i, hikokomori sendromuna maruz kalmaktadır.

Çocuklar genelde videolu oyunlar oynayarak, odalarında vakit geçiriyor. Dış dünyadan zevk alamama gibi davranışlara yöneliyorlar. Bu olayın yaşam boyu devam etme riski var; bu tip çocukların arkadaş ve sosyal ilişkisi olmayacak. İçine kapanma ile beraber bir sosyal izolasyon durumu söz konusudur. Çevreyle etkili ve verimli iletişim kurmama, hatta ve hatta iletişimi kesme durumuyla bile karşı karşıya kalabiliriz"

Çocuklar dışlanma problemi ile karşı karşıya…

Çocukları bu denli etkisi altına alan Hikikomori sendromu, özellikle toplumsal anlamda önlemlerin alınması gerektiğinin vurgulatıyor.

Prof. Dr. Dilci bu noktayla ilgili olarak, "Bu toplumsal anlamda özellikle psikososyal etkinliklerin yoğunlaştığı ve özellikle toplumu ilgilendiren sahalarda bu çocuklarımızı dijital nesneden uzak bir şekilde eğitmek ve tekrar rehabilite etmek durumundayız. Dolayısıyla aile içerisinde iletişimi güçlendirici, aile içi planlama ve dijital diyet diyebileceğimiz aile içinde iletişimi güçlü kılacak anlar oluşturmalıyız.

Dijital nesnelerin olmadığı durumları ifade edecek yaşam biçimi benimsenmelidir. Okul ve iş ortamında da yine öğretmenlerimizin bu konuda çocuklarımıza rehberlik edecek ve onları aydınlatacak birtakım eğitim formatörleri yetiştirilmelidir. Bu genelde sosyal becerisi zayıf ve içerisine kapanık çocuklarda daha çok görülür. Bu tip çocuklar mesleki yetişme konusunda yetersizlikler veya geride kalma ve yine toplumsal anlamda dışlanmaya maruz kalabilirler" ifadelerini kullandı.