Artık Bu Vale Meselesini Konuşalım

Adem Metan
Adem Metan

Valelere, araç teslim etmek zorunda mıyız?

Her akşam, bir başka sokak…

Bir başka restoran…

Bir başka "vale skandalı."

Malumunuz, geçtiğimiz günlerde bir hanımefendi; aracını valeye teslim ediyor.

Ve bu vale…

Yaklaşık 7 milyonluk lüks bir aracı, duvara çarpıyor.

Bu da yetmiyor.

Hanımefendinin beyanına göre bir de kendisinden vale ücreti talep ediliyor.

Nereden bakarsanız bakın, elinizde kalıyor.

Bugün, bu valelik sistemine biraz serzenişte bulunmak isterim müsaadenizle.

İstanbul’da yaşayan biri olarak sorunu, bu şehir özelinde anlatmaya çalışacağım.

İstanbul’da, dışarı çıkıp da valelere araç teslim etmeyen neredeyse kimse kalmadı.

Zira birçok mekânın önünde; kapıya kadar yanaşan arabayı teslim almaya hazır bir vale var.

Ancak…

Son zamanlarda, bu "konfor" hizmetinin getirdiği riskler, konfordan daha fazla.

Artık valelerin araçlarla yaptığı kazalar rutine bağlanmış vaziyette.

Sosyal medyada, sık sık karşımıza çıkan…

Test sürüşüne çıkmış gibi araç kullanan valeler…

Yüksek hızla yapılan kazalar…

Çizilen arabalar…

Hatta çalınan eşyalar.

Hepsi, gerçek vakalar.

Soruyorum o zaman: Biz, neden hala valelere araç veriyoruz?

İşin bir başka boyutu daha var: Bu valeler, kim?

Ne kadar eğitim alıyorlar?

Ehliyetleri var mı, sigortaları işletmeye mi ait, bireysel mi?

Birçok kişi, bu soruları sormadan anahtarını; hiç tanımadığı birine teslim ediyor.

“Restoranın önünde duruyor ya, güvenlidir.” sanıyoruz.

Oysa birçok vale, ne yasal prosedürlerden geçiyor ne de denetleniyor.

Üstelik sistem sizi, buna zorunlu kılıyor.

Ya valeye vereceksin aracı, ya vereceksin!

Peki, mecbur muyuz?

Eğer ki buna mecbursak bu işe bir çözüm getirilmeli.

Mesela zorunlu kimlik ve ehliyet denetimi…

Valelik yapan herkesin en azından profesyonel sürücülük geçmişi ve sabıka kaydı, kontrol edilmeli.

Mekânlar, vale hizmeti için özel araç sigortası yaptırmalı.

Kaza olduğunda; araç sahibinin zararını birebir karşılayan net bir sistem kurulmalı.

Belediyeler ya da Ulaştırma Bakanlığı, valelik hizmeti veren firmaları; sertifikalandırmalı.

Rastgele kişilere, bu iş teslim edilmemeli.

İstanbul gibi kaotik bir şehirde; zaten yeterince trafik ve güvenlik problemiyle boğuşuyoruz.

Bir de bilinçsiz vale kazalarıyla uğraşmak istemiyoruz.

CUMHURİYETİN KADIN PAŞALARI

Türk Jandarmasında; yeni bir dönemin başladığını gösteren cesaret ve liderlik sembolü bir figür…

Tuğgeneral Gülden Mat  Şakir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin jandarma tarihinde; ilk kadın İl Jandarma Komutanı…

Ve ardından tuğgeneral rütbesine terfi eden ikinci kadın subay olarak tarihe geçti.

Tam bir gurur vesikası…

Üstelik bu atama, kadınların Jandarma ve TSK içinde; yönetim kademelerinde güçlü temsiliyete erişebileceğinin canlı kanıtı.

Kadınların Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik kurumlarında; üst düzey pozisyonlarda artan görünürlüğü…

Önemli bir gelişmeyi temsil ediyor.

Özlem Yılmaz’ın 2022’de; tuğgeneralliğe yükselmesiyle başlayan süreç…

Şimdi, Gülden Mat Şakir ile devam ediyor.

Gülden Mat Şakir’in kariyerindeki bu tarihi gelişme, sadece bir rütbe terfisi değil.

Aynı zamanda ulusal gurur ve aidiyet duygusu için güçlü bir mesaj.

Kadınların savunma, güvenlik ve kamu yönetimi alanlarında; başarı göstermeleri…

Güçlü ve özgüvenli Türkiye hedefiyle de bağdaşmakta.

Millî değerlere bağlılık…

Sahadaki liderlik ve disiplinli çalışma ile birleşerek, TSK içindeki temsil gücünü artırıyor.

Üstelik…

Vatandaşların zihin dünyasında; “Kadın da bu milletin askeridir, ülkenin teminatıdır.” algısı pekişiyor.

Milli gururumuzun yeni sembollerinden biri olarak Gülden Mat Şakir, örnek alınacak bir lider profili sunuyor.

Tüm Türkiye’ye ve genç kızlarımıza; örnek olması dileği ile…