Menderes az daha Kıbrıslı mücahitlere gizlice silah gönderdiği için de ceza alacaktı
Kuzey Kıbrıs’taki kritik seçimde Tufan Erhürman, yüzde 62 oyla Cumhurbaşkanı seçildi ve yemin töreninde "Federasyon diyen de, iki devlet diyen de Kıbrıs Türk halkının eşit egemenliğinde hemfikirdir" şeklinde kapsayıcı bir dil kullandı ancak federasyon tezini savunmaya devam etti.
Bu tez Türkiye’nin uluslararası toplum ve Rum tarafınca olumlu karşılandı ancak özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den eleştiri aldı. Bahçeli iki gün sonra yaptığı açıklamada Erhürman'ın federasyon yanlısı tutumunu "tehdit" diye nitelendirerek "Kıbrıs Türk'tür, Türk'ün öz vatanıdır. Federasyon tez ve tekliflerinin geçerliliği ve geleceği kesinlikle yoktur" dedikten sonra KKTC Meclisinin toplanıp Türkiye’ye ilhak (aslında iltihak) kararı almasını savundu.
19 Ekim itibariyle Kıbrıs meselesi yeni bir safhaya girmiş oldu ama biz yine pergelimizin ayağını tarihten kaldırmayalım ve Kıbrıs’taki Türklerin Demokrat Parti ile Menderes-Zorlu ikilisinin ve nice isimli isimsiz kahramanın olağanüstü çabaları sonucunda varlığını koruyabildikğini dilimiz döndüğünce anlatalım.
70 yıllık gazetecilik hayatından geriye Bitpazarı isimli bir hatırat bırakan ve 2016 yılında vefat eden Selahattin Canka Adana DP teşkilatının kurucularındandır. Bu vesileyle Başbakan Adnan Menderes’le iyi ilişkiler kurar. 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada’da yargılananlar arasında görürüz onu.
Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kurulduğu 1958 yılında Yunanistan açıktan Kıbrıs’taki EOKA terör örgütü mensuplarına silah ve para desteği sağlarken Türkiye’den de mücahitlere gizlice silah yardımı akmaya başlar. Devamını Canka şöyle anlatır (kısaltarak aktarıyorum):
“1958 yılına varırken çete çatışmaları, Yunan’ın desteklediği organize teşkilat EOKA cinayet örgütü, Kıbrıs topraklarında kol gezdi. Türk tarafı fukara. Yunan gibi dünyaya yayılmış para babaları, teşkilatları yok. Sadece gizli gizli Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bulunan silah depolarındaki uzun namlulu, miadı dolmuş tüfek, kasatura, mermilerle Kıbrıs’taki gençleri örgütlüyor. Bu hizmetin Ulukışla-Tarsus ayağında ben de bir müddet görevliydim. Sadece 2 kişiydik. Görevimiz resmi değildi. Dolaylı yollardan işaret alıyorduk MİT’in kılık değiştirmiş yetkililerinden.”
Selahattin Canka Torosların tepesinde devraldıkları silah ve diğer malzemeleri Çukurova’nın başlangıcındaki düzlüğe, Tarsus sınırları içerisinde yer alan Ekenler çiftliğine getirmiştir:
“Çiftlikte görevli 2 Tarsuslu genç silahları depoya taşıdıktan sonra görevimiz biter, gece karanlığında Adana’ya dönerdik. Sonra Kıbrıs mücahitlerinin Karabucak ormanları civarında karaya yanaştırdıkları deniz motorları malzemeleri gizlice Kıbrıs’a taşırdı.”
Canka 27 Mayıs darbesinin Kıbrıs’taki mücadeleye nasıl zarar verdiğini ise şu misalle anlatır:
“Karamehmet ailesi ile Ekenler ailesi arasında gerek ekonomik ve gerekse de siyasi çekememezlik vardı. Kasım Ağa DP, Mehmet Karamehmet de CHP yanlısıydı. İhtilal gelip çatınca intikam hisleri kabaran Karamehmet “Kasım Ekenler’in çiftliğinde silah var” ihbarında bulundu, devrin askeri yetkililerine.
Derhal takibat yapıldı. Kasım Ağa’nın çiftliği 3 gün boyunca arandı. Sadece resmi izinle çiftliklerde bulunan 2 çakaralmaz hakkında zabıt tutuldu.
Karamehmet’in çiftliğinde de aynı şekilde bulundurma izni alınmış silah vardı elbette. 1958 yılında Kıbrıs’a yapılan silah sevkiyatı artık başka kanallara aktarılmış ve mesele kapanmıştı.”
DP’li Kasım Ağa’nın çiftliğinde silah bulunamaz gerçi ama Balmumcu Kışlası’nda 6 ay hapis yatacaktır.
Sorabilirsiniz: Peki çiftlikte silah bulunsaydı bu silahların kime gönderildiği ortaya çıkacaktı? Kıbrıslı mücahitlere elbette.
Emsali nice olay yaşanmıştı o ihanet döneminde.
Kısaltması KİP olan Kıbrıs İstirdat (Geri Alma) Planı’nın başında bulunan Binbaşı İsmail Tansu’nun Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu adlı hatıratına göre 16 Ağustos 1958’den 30 Temmuz 1959’a kadar Arı Ekibi ve Elmas teknesiyle TMT üyelerine gönderilen silah ve teçhizat şunlardır:
872 tabanca+747 makinalı tabanca (Sten)
2997 piyade tüfeği
96 hafif makinalı tüfek
6800 bomba
43,500 tabanca mermisi
134,400 makinalı tabanca mermisi
164,000 piyade tüfeği ve hafif makinalı tüfek mermisi
54 tahrip kalıbı
1 telsiz cihazı.
Anamur ile Erenköy arasında mekik dokuyan Elmas teknesiyle gizlice taşınan silahlar sayesinde adada tam 5 bin mücahit silahlandırılmıştı. Adadaki Türkler artık sahipsiz değildi.
17 Ekim 1959 günü 6 bin bomba ile 500 tüfek ve çok sayıda mermi yüklenen Elmas son seferi olduğundan habersiz açılır Akdeniz’e.
Her şey yolunda giderken gece yarısı bir savaş gemisinin üzerine geldiğini görür mürettebat. Yakalanmak sadece geminin ele geçirilmesi değil, TMT’nin gizli planlarının da ifşası anlamına gelecektir. Ne yapıp edip silahların ele geçmesine mani olunmalıdır.
Teknenin tabanı delinir, su hızla yükselirken kaptan, makinist ve telsizci lastik botu denize indirerek kaçmaya çalışır ve Elmas’ımız 20 ton silah ve cephaneyle sulara gömülür, mürettebat İngiliz devriyelerine esir düşer.
İngilizler basına duyurur olayı. Rumlar derhal tepki verir, Kıbrıslı Türkler ise ilk defa öğrendikleri TMT’nin varlığından sevince boğulur. Tembihlenen Türk basını ise olayı yorumsuz geçiştirir.
İşte tam bu sırada Kıbrıs’ın gerçek fatihi Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu devreye girer ve İngiltere Dışişleri Bakanı’ndan tutuklu Türklerin serbest bırakılmalarını rica eder. TMT mücahitleri göstermelik 9 ay hapis cezası alır ama işin hoş yanı, cezalarını Türkiye’de çekeceklerdir!
Bilir misiniz ki Menderes ve Zorlu Yassıada yargılamalarında “halkı silahlandırarak ihtilal çıkarmak” suçlamasına maruz kalmışlardı. Mersin’de bir depoda silah ele geçirilmiş, darbeciler ‘Menderes silahları halka dağıtıp ihtilal yapacaktı’ diye yalan haberi basına yaymıştı. Oysa bunlar Elmas gibi teknelerle Kıbrıslı mücahitlere gizlice gönderilecek silahlardı.
Kıbrıs’ta bu günlere kolay gelmedik dememin sebeplerinden biri buydu.