Savcılık onlar için hep bir suçtu zaten!

Sevda Türküsev
Sevda Türküsev

Neden söz ediyorum; Gazeteci Enver Aysever, adeta içindeki öfkeyi kusarcasına yapmış olduğu bir yayında “Savcılık suçtur” diyerek hatta savcıları neredeyse adeta yok edilmesi gereken tipler gibi ifadelendirerek konuştu.

Bunun üzerine bir soruşturma başlatıldı ve kendisi tutuklanarak cezaevine konuldu. Bu söylediklerinden dolayı cezaevine konulmalı mıydı orasını bilemiyorum, tutuklanmasa da olurdu diyebilirim.

Fakat şöyle bir şey var; burada asıl üzerinde durulması gereken şey, bir zihniyetin ifşası. Bu kafalar sağcılara nasıl baktıklarını eskiler ima ederlerdi şimdi adeta kusuyorlar. Savcılık dediğiniz şey aslında muhafazakar ve dindar insanları kapsar.

O zaman muhafazakar ve dindar olmak suçtur zihniyeti ile karşı karşıyayız. Fakat malumunuz ülkemizde bazı muhafazakar ve dindar insanlar ya da kendini öyle tanımlayanlar, son zamanlarda acayip bir solcu hayranı olmaya başladılar.

Siyaseten kendilerine sarı ışık yakan solculara koşa koşa gidiyorlar. Oysaki zihniyet bu, tabii ki istisnalar kaideleri bozmaz ama genel olarak hep bir ötekileştirme yapan zihniyettir sol zihniyet. Benim oturduğum sitede belediye çöpleri toplamadığı için site yönetimi rica etti, konuyu gündeme getirdik; sitemizdeki bu sol zihniyetler beni manipülasyonla suçladılar.

Oysaki çöp sorunu çok önemli bir problem ve hiçbir çözüm bulunamayınca artık yapacak tek şey gündeme getirmekti. Geçen yıl beni sitenin WhatsApp grubundan attılar, çöp konusunu gündeme getirdim diye. WhatsApp grubu dediğimizde zaten insanların kendi aralarında oluşturduğu bir grup, olup olmamak çok önemli değil.

Fakat buradaki zihniyeti anlatmaya çalışıyorum. Bir hafta önceden “Başka gruplar var oraya beni dahil edin” dedim kabul etmemişler. Bakın çok basit bir örnek bu; bir sitede yaşıyorsunuz ve başınıza bunlar geliyor. Demek ki ellerinde fırsat olsa beni siteden attırırlar. Bir Telegram ve WhatsApp grubuna dahi almıyorlar, çünkü ben sağa görüşlü bir insanım. İşte Enver Aysever‘in söyledikleri de bu benim yaşadığımdan çok farklı bir şey değil.

Bu zihniyetlerin değişebilmesi ise mümkün değil. Üzülerek söylüyorum bu ülkede zihniyetini değiştiren bir kesim varsa maalesef muhafazakar camianın içindeki ufak da olsa bir kesim, bunların kendilerini sevebileceklerini ya da kendilerinden sayacaklarını düşünen kesimdir.

Biz burada aslında bir sorunu ortaya koyuyorsak önce kendimizden başlamamız lazım.

Dünyanın geldiği seviye gerçekten içler acısı, ülkemizde de bu sosyal medya ve medyanın da büyük rol oynamasıyla gerçekten seviye problemi var.

Örneğin; milli basketbolcu Alperen Şengün’ün çektiği videoda “Rakı milli içeceğimiz” demesine, hepimiz tepki gösterdik. Fakat Ensonhaber’de o videodan günler öncesinde alkolle alakalı çektiğimiz videoyu alıp, Alperen Şengün‘e söylemişim gibi günlerce beni linç ettiler ve hala da bunu bu şekilde yayınlıyorlar. Oysaki benim Alperen’e söylediğim tek şey; rakı bizim milli içeceğimiz değildir, sen kendin bunu böyle düşünüyorsan bu ülkeye mal edemezsin. On gün önce genel çektiğimiz videoyla karalama propagandası yapıyorlar.

Önemli isimler, kadın olanlar bile, bunun onla alakalı olmadığını ayrıca bir video olduğunu bile bile sanki öyleymiş gibi konuşuyorlar. İşte seviye bu; nefret zihniyeti ve içlerinde besledikleri kin her türlü yalan algıyı yapmak için onlara yeterli. Olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek için adeta çırpınıyorlar ve bundan da büyük bir zevk alıyorlar. Hani bu kadar kötü olmayı nasıl beceriyorlar onu bilemiyorum ama oluyorlar.

Buna kısaca “kötülükte başarı” diyebiliriz!

Evet değerli dostlar; bu kafalara göre sağcı olmak, dindar olmak, muhafazakar olmak, yaşamasam da bu insanlara saygı duymak suçtur. Nasıl bir kodlanmışlarsa bugün İsrail’in ve İsrail halkının Gazze’deki Müslümanları yok etmek üzere söylediği söylemlerle aynı benzerlikte.

Ama asıl acı olan; belirtmiş olduğum gibi muhafazakar ve dindar insanların sekülerleşme sevdaları, bunlara yaranma sevdaları, bunların kendilerini seveceklerini zannetmeleri ve kendi camialarını beğenmeyip o tarafa yönelme istekleridir.

O zaman çıkalım biz de solculuk bir suçtur diyelim. Bu ülkenin tarihinde solcular iktidarda olduğu zaman adeta suç işlercesine bir sürü karar alınmış. Bu ülkede Cem Karaca, Melike Demirağ gibi isimler, zihniyetin yönetiminde iken Almanya’ya kaçmak zorunda kalmışlar. Ahmet Kaya Fransa’da öldü, ona yapılan baskılar dışlanma ve ötekileştirme kim tarafından yapıldı herkes biliyor.

Nazım Hikmet Rusya’da öldü, o zamanlar hangi zihniyet hakimdi?

Anlayacağınız bugün sağcılık suçtur diyen veya sağcıları beğenmeyenler, ülke tarihine baktıklarında kendi zihniyetlerinin, aslında kendi zihniyetinden insanlara zulüm eden veya haksızlık edenler olduğunu göremiyorlar. Ya da görüyorlar ama olsun bizimkiler yaptıysa bunu görmeyeceğiz diyorlar. Bizim camia ise her şeyi görüyor; görsün o ayrı bir konu ama senin çaren o karşı zihniyette mi?

Tabii ki hayır!

Gel de bunu insanlara anlat!

Cemil Meriç’in dediği gibi “Bu hilal ve haç’ın savaşı” aynen de öyle. Ve bu savaş kıyamet kopana kadar devam edecek. Önemli olan Müslümanların gafil avlanmaları.