Bodrum cinayetinde gözden kaçan ayrıntı

Bodrum'da içki parası vermediği için öldürülen Ece Deniz cinayetinin arkasında yatan büyük dramı Focushaber.com yazarı ByFocus kaleme aldı. İşte medyanın atladığı o ayrıntı ve bir cinayetin trajik anatomisi.

Bu ayıp çakma sosyalistlerimize yeter
Hava sıcak mı sıcak, sıkıntılı mı sıkıntılı,
Bilgisayarın ekranına bakıyorum günlerdir.

İçimden hiç yazmak gelmiyor.

Hep aynı tepişme, referandum kavgası, YAŞ krizi bitti derken, şimdi de HSYK krizi kapıda.

Çok büyük bir komedi oynanıyor sanki milletin gözünün içine bakarak alay edercesine..

Tam da böyle bir haleti ruhiye içindeyken, ajanslara bir haber düştü.
Her gün onlarcasını gördüğümüz sıradan bir 3. Sayfa haberine benziyordu.

"İçki parası vermeyen işçi bıçaklanarak öldürüldü" diyordu haberde.

Olay Bodrum'da meydana gelmişti.

Türkiye'nin kaymak tabakasının yaz ayları boyunca kamp kurduğu, Beyaz Türkler'in yazlık başkentinde yani. Hem de bir yaz günü..

Haberin devamı ise şöyleydi;

Bodrum'da sabaha karşı meydana gelen olayda, kendisinden içki parası isteyen kişilere para vermeyen işçi Sadık Ece Deniz, bıçaklanarak öldürüldü. Ece, kendisini öldürenlere; "Beş kuruş param yok. İki haftadır iş arıyorum bulamadım" demiş. Öldürülmeden önce de, yakınlardaki bir taksi durağına uğrayıp su içmiş ve iş aradığını söylemiş..

Büyük şairin, büyük yürekli yeğeni

Bodrum'da cebinde beş kuruş olmadan sokaklarda yatıp kalkan ve iş arayan kişi, aslında Türk şiirinin en büyük ustalarından birinin çok yakın akrabasıydı..

İkinci Yeni şiirinin en büyük ustalarından şair Ece Ayhan, Bodrum'da öldürülen Ece Deniz'in öz dayısıydı..

Bu ayrıntı, medyada yer almadı..

Oysa Ece, ömrünün en verimli yıllarını hep hastane köşelerinde bakıma muhtaç dayısının yanında geçirmişti.

Türkiye'nin en büyük şairlerinden Ece Ayhan, hastane köşelerinde bakıma muhtaç bir şekilde öldüğü gibi, kendisiyle aynı adı taşıyan yeğeni Ece Deniz de cebinde beş kuruş olmadan, sokak ortasında kocaman yüreğine aldığı bir bıçak darbesi ile kaybetti.

Ece Ayhan'ı da hayatında yaşadığı büyük ihanetler ve döneklikler çok yaralamıştı yüreğinden.

Ece Deniz de kahpe bir bıçak darbesinin kurbanı oldu. Çok sevdiği dayısının yanına uçtu şimdi. Eminim orada da, elinden tutup cehennemde gezdirecek, huysuz şairin zebanilerle ettiği kavgaları ayırmaya çalışacaktır.

Çakma sosyalistlere bu ayıp yeter

Peki Türkiye'nin en büyük şairinin yeğeni neden Bodrum'da parklarda yatıyor ve cebinde beş kuruş olmadan iş arıyordu.

Hiçbir yasal varisi olmayan şairin kitapları hiç mi satmıyordu?

Anlı şanlı bir yayınevimiz şairin ölümünden sonra bütün kitaplarını bir kez daha basmamış mıydı?
Peki bu kitapların telifleri kime ödeniyor şimdi. Ece Deniz bu teliflerden neden yararlanamadı?

Haydi geçtik ticari olduğu bilinen yayınevinin bu tutumunu..

Hayatta olduğu sürece, yazıları ve şiirlerini yayımlayan, öldükten sonra arkasından Ece Ayhan şiirleri okuyup şarap içen sosyalistlerimizin, Ece'nin yaşadığı bu sefalette hiç mi payı yok?

Dayısını kaybettikten sonra sahipsiz kalmıştı Ece.. Zaten anasız babasızdı.

Çanakkale'den kalkıp iş aramak için İstanbul'a gelmişti.

Dayısının ‘hatırlı' dostları vardı çünkü.. 10 yılını Ece Ayhan'ın yanında hastane köşelerinde, sefil evlerde geçiren Ece de bu ‘dostların' hemen hepsini tanıyordu. Ona bir iş ayarlayabilirler diye düşünmüştü. Ne de olsa dayısı hayattayken kendine sürekli akıl vermiyorlar mıydı? "Kendine yazık ediyorsun Ece. Bu huysuz adamla nereye kadar devam edebilirsin. Kaç kurtul kendi hayatını kur" dememişler miydi?

İşte şimdi kaçmasına da gerek kalmamıştı.. Ece Ayhan artık hayatta değildi.

Ancak kocaman bedeninde bir çocuk yüreği taşıyan Ece, o günlerde hayatının en büyük hayal kırıklığını yaşamıştı. Aradığı ‘eski dostlar' ya telefonlarına çıkmıyor, ya da çok meşgul olduklarını ve görüşemeyeceklerini söylüyorlardı.

Telif konusunda da hayal kırıklığına uğradı. Ece Ayhan'ın hayattayken evlatlıktan reddettiği oğlu meydana çıkmış ve Ece Ayhan'ın teliflerinin kendisine ödenmesini istemişti. Ya da yayınevi öyle söylemişti Ece'ye…

İstanbul'da kaldığı sürece bir kahvede çalıştı Ece.. Ben de o zaman tanımıştım...

‘Sayısal Loto'dan para çıkarsa oda dolusu bira ve temiz çamaşır alacağım kendime" demişti bir keresinde..

Bira parası isteyen bir cani tarafından öldürüldü!

Artık İstanbul'da yapamayacağını anlayınca Eceabat'a döndü Ece..

Ailesinden kalan ve artık çatısı uçmuş, duvarları çökmüş bir evde hayatını devam ettiriyordu.

Çanakkale'ye dönmeden önce sormuştum kendisine: Orada ne yapacaksın? Diye.

Cevabı şöyle olmuştu: "Bu yaşıma kadar köpek gibi yaşadım, bir köşede köpek gibi ölür kurtulurum!"

Kırgındı, yıkılmıştı ve artık umutsuzdu.

Özel gecelerde, dost meclislerinde Ece Ayhan'ın şiirlerini coşkuyla okuyan ‘Sosyalist dostlar' dayısının ölümü ile kendisine sırt çevirmişti. Oysa onun o çocuk yüreği, ihaneti de menfaati de bilmiyordu.

Ve Çanakkale'ye döndü.

Daha sonra da birkaç kez telefonla görüştüm kendisiyle..

Birkaç yıl sonra bir kez daha geldi İstanbul'a yine aradığını bulamadı ve geri döndü.

Sonunda dün o haber düştü ajanslara..

Evet dediğin gibi oldu Ece;

Ama, kendi deyiminle, "Köpek gibi" yaşadığın bu dünyada, "köpek gibi ölmene" bile izin vermediler ama…

Şimdi o anlı şanlı sosyalistler, Ece Ayhan şiirlerini okurken, Ece Deniz'i de hatırlayacaklar mı acaba?

Ya da, hatırladıklarında yüzleri kızaracak mı?

Ece'ye yine çok sevdiği dayısının bir şiiriyle veda edelim...

ORTA İKİDEN AYRILAN ÇOCUKLAR İÇİN ŞİİRLER

Sivil ölümden konuşuyoruz dağılan neftilikler
arkadaşlar Makedonyalı kalın usta marangozlar.
Kapaklanır bir adam daha kaçıncı, aktığımızı görünce
ters çevrilmiş kente karşı işte onun denizlerine
delikanlı kostaklarımızı çıkarmış ve ırmaktır.
Erkek ölümden konuşuyoruz yeni ormanlardan
dahi "dikeni seven gülüne katlanır bir kadın"dan.
Haramiler ki kırkın üstünde artık sayıları
bir küçük tabut tabakada gezdirirler ölüleri fakfon
burunları çekmek üzre, ince çağrışımlıdır.
Ey orta ikiden ölerek ayrılan çocuklar! aslında başlayan
askerler tabiatta hala tramvaydan Sirkeci´de mi inerler?
süsüne kaçılmamış bir cenaze törenine gitmek için.
(Ece Ayhan)