Dünya genelinde tropikal bölgelerde etkili olan Chikungunya virüsü, son günlerde Çin’de görülen vakalarla yeniden küresel gündeme oturdu.
Sivrisinek ısırığıyla bulaşan bu virüs, ani ateş, eklem ağrıları ve halsizlik gibi belirtilerle kendini gösterirken, hızlı yayılma potansiyeli nedeniyle sağlık otoritelerini alarma geçirmiş durumda.
Özellikle sonbahar aylarında artan seyahatler ve iklim değişikliğine bağlı olarak sivrisinek popülasyonunun genişlemesi, virüsün yeni bölgelere sıçrama riskini artırıyor.
Uzmanlar, enfeksiyonun sadece tropikal kuşakta değil, artık daha ılıman iklimlerde de görülebileceğine dikkat çekiyor.

CHİKUNGUNYA VİRÜSÜ NEDİR, NASIL BULAŞIR?
Chikungunya virüsü, Aedes türü sivrisinekler yoluyla bulaşan tropikal bir hastalıktır. Genellikle ani yüksek ateş, şiddetli eklem ağrısı, baş ağrısı, kas ağrıları ve cilt döküntüleriyle kendini gösterir.
Enfekte bir sivrisineğin ısırmasıyla insanlara geçer ve özellikle yaz aylarında veya sivrisineğin yaygın olduğu bölgelerde hızla yayılabilir.
Kişiden kişiye doğrudan bulaşmaz; bulaşma yalnızca sivrisinek aracılığıyla olur. Özellikle seyahat edenlerin riskli bölgelere gitmeden önce önlem almaları önemlidir.

CHİKUNGUNYA VİRÜSÜ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Chikungunya virüsüne yakalanan kişilerde genellikle belirtiler, enfekte sivrisinek ısırmasından 3 ila 7 gün sonra ortaya çıkar. En yaygın semptomlar şunlardır:
Yüksek ateş (genellikle aniden başlar)
Şiddetli eklem ağrısı (özellikle el, bilek, diz ve ayak bileklerinde)
Baş ağrısı
Kas ağrısı
Deri döküntüleri
Halsizlik
Mide bulantısı
CHİKUNGUNYA VİRÜSÜ TÜRKİYE’YE GELİR Mİ?
Türkiye’de Aedes cinsi sivrisineklerin yayılım göstermesi, Chikungunya virüsünün ülkeye sıçrama ihtimalini gündeme taşıyor. Özellikle Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri; sıcak, nemli ve sivrisinekler için elverişli iklim yapısıyla riskli bölgeler arasında öne çıkıyor.
Her ne kadar şu ana kadar Türkiye’de doğrulanmış bir Chikungunya vakası bulunmasa da, yaz aylarında artan sivrisinek yoğunluğu ve uluslararası seyahatlerin etkisiyle bulaş riskinin göz ardı edilmemesi gerektiği belirtiliyor. Uzmanlar, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde önleyici tedbirlerin önemine dikkat çekiyor.