Pan'ın, doğayla bağımızı yeniden kurmak çalışan bir arketipi dikkat çeken yazar, Anadolu'dan Avrupa'ya, Asya'dan Orta Amerika'ya uzanan sembolleri, mağara duvarlarından modern psikolojiye kadar taşıyor. Kitapta Pan; hem korkulan hem kutsanan, hem avcı hem şair, hem kaotik hem dönüştürücü bir figür olarak ortaya çıkıyor.
Carl Gustav Jung'un kolektif bilinçdışı ve arketipler kuramı , Pan'ın bulunduğu yerden ele alınıyor. Flütüyle neşe ve çıkışı aynı anda taşıyan bu tanrıyı, doğa ile insan arasındaki kadim bağı, şehveti, dansı, korkuyu ve hatta ölümü temsil ediyor.
Elmas'ın detaylı araştırması; Göbeklitepe, Karahantepe, Sayburç gibi taş devri yerleşimlerinden, Orfik ilahilere, Homerik metinlerden Jung'un analizlerine kadar geniş bir kültürel havzayı kucaklıyor. Erhan Altunay'ın editörlüğünde çözülen kitap; sembollerin diliyle düşünen, mitleri derinliğiyle okumak isteyen herkes için benzersiz bir kaynak.
PAN, modernliğin koptuğu bağları yeniden örmek için bir çağrı. Ve bu çağrı doğandan, içimizdeki hayvandan, hayattan geliyor.

Sayfa: 200
GİZEM KÜLTÜRÜ
Tava; doğurganlığın, doğurganların, doğanın ve sihrin efendisidir. En derin arzularımızda, doğayla kurduğumuz o büyülü bağda, içsel korkularımızda, içimizdeki neşede ve hilebazlıkta hâlâ yaşamaktayız.
Carl Gustav Jung ve Marie-Louise von Franz gibi analitik psikologların vaka analizleriyle Pan arketipinin psikomitolojik katmanlarının incelendiği bu kitap; Göbeklitepe buluntularından mağara sanatına, aralıklardan okültistlere, Anadolu'nun köy seyirlik oyunlarından gizem kültlerine kadar Pan'ın flütünün ezgisi eşliğinde sizi derin bir şekilde büyüyor.
Yüce Tanrı Pan'ın çağımıza insanına çok şey var.