70 sene sonra 6-7 Eylül felaketi ve Demokrat Parti

Rasim Ozan Kütahyalı
Rasim Ozan Kütahyalı

Bundan tam 70 sene önce tam da bugünlerde Türkiye'de utanç verici bir talan ve kıyım yaşandı.

*

6-7 Eylül 1955'te derin devlet tarafından tertiplenen olayların detaylı irdelenmesi 1923’te kurulan Birinci Cumhuriyet rejiminin şifrelerini veriyor aslında. 2016’da gayriresmi olarak kurulan İkinci Cumhuriyet rejiminde bu şifreler ne ölçüde değişmiştir? Bu ayrı bir yazının konusu.

*

6-7 Eylül pogromu dediğimiz korkunç hadise, hem CHP hem de DP’nin müşterek mirasçısı olduğu İttihatçı zihniyetin bu toprakları gayrimüslimlerden tamamen arındırma siyasetinin bir uzantısı olarak ele alınmalıdır.

*

Kemalizm de İttihatçı geleneğin bir parçasıdır. Her İttihatçı, Kemalist değildir. Ama her Kemalist, bir şekilde İttihatçıdır. 6-7 Eylül olayında Demokrat Parti, Adnan Menderes ve özellikle fanatik seviyede İttihatçı bir adam olan Celal Bayar’ın da ciddi mesuliyeti vardır. Bu hakikatten de kaçmamak gerekir.

*

Şu da unutulmamalıdır ki bundan 20 yıl önce 2005'te 50. yılı anısına 6-7 Eylül felaketinin fotoğraflarının sergilendiği bir sanat galerisi faşist bir çete tarafından basılmıştı ve sergiyi organize edenler dövülmüştü.

*

O zaman bu tarz faşist çeteler hala askeri vesayet rejimi tarafından kollandığı için bu saldırıyı yapanların ifadesi bile alınamamıştı.

*

6-7 Eylül 1955 felaketi tekil bir olay olarak görülemez. 1915'te Ermenilerin zorunlu olarak göç ettirilmesi ve ciddi bir kısmının da katledilmesi, 1924'te başlayan mübadele süreci, 1930'lardaki gayrimüslimleri yıldırma amaçlı kanunlar ve uygulamalar, 1942 varlık vergisi denen ırkçı kanunla gayrimüslimlerin servetinin talan edilmesi, ardından 1955'te 6-7 Eylül olayları ve özellikle Rum yurttaşları ülkeyi terk etmek zorunda bırakan 1963 kararnamesi gibi hadiseler, "arındırma ve temizleme" siyasetinin bir bütün oluşturan parçalarıdır.

*

Öte yandan gayrimüslimlere yönelik bu zulüm politikalarını da Eski Türkiye'nin genel zulüm siyasetinden ayırmamak gerekir.

*

Bu devlet zihniyetinin yarattığı derin yapılanma yani o günkü devletin yer altı örgütlenmesi Alevi yurttaşlara karşı da aynı 6-7 Eylül benzeri bir Maraş, bir Malatya, bir Sivas olaylarını tertiplemekten çekinmemiştir.

*

6-7 Eylül'deki kitle faşizmine "cinayete bulaşmayın" diye özel uyarı yapıldığı için hadise daha çok talan boyutuyla kaldı. (Fakat yine de görgü tanıklarının söylediği üzere balkondan atılarak katledilen gayrimüslimler de oldu.)

*

Öte yandan şimdi yeni araştırmalarla ortaya çıkıyor ki 6-7 Eylül pogromu esnasında gayrimüslim kadın yurttaşlarımıza tecavüz vakaları da çok sayıda yaşanmıştır.

**

Malatya ve Maraş gibi Alevilere yönelik derin yapılanma tertiplerinde ise "cinayet serbest" olduğundan çok ciddi kıyımlar yaşandı.

*

6-7 Eylül 1955 talanıyla 19-24 Aralık 1978 Maraş kıyımı, eski derin devletin tertipleme taktikleri açısından da çok benzer iki olaydır.

*

Önce ortam hazırlanır, Müslüman çoğunluk sistematik olarak kışkırtılır. Sonra "şartlar olgunlaştığı" zaman derin yapılanma, Atatürk'ün Selanik'teki evine zarar gücü düşük bir bomba attırır.

*

6 Eylül 1955 günü tam 13.00'te devlet radyoları bu haberi duyurur. Özel olarak görevlendirilen medya provokatif biçimde bu haberi "Rumlar Atatürk'ün evini bombaladı" şeklinde manşet yapar, bu gazete aşırı sayıda baskı yapar.

*

Güvenlik güçleri sahadan çekilerek gayrimüslimlerin evlerine ve dükkanlarına yönelik saldırılar başlar. Maraş'ta Alevi mekânlarına yapıldığı gibi önceden gayrimüslim mekânları işaretlenmiştir.

*

Nerelere saldırılacağı konusunda listeler o alçak güruhun elindedir. Özel Harpçi Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu'nun bir söyleşisinde itiraf ettiği gibi muhteşem organizasyondur 6-7 Eylül olayı.

*

Bu faşist generalin gurur duyduğu bu tertipten insan olan herkesin bugün utanç duyması gerekir. Fakat bu konuda bir toplumsal yüzleşme yaşandığını söylemek mümkün değil.