Devlet Bahçeli'den 48 madde açıklaması

Devlet Bahçeli'den 48 madde açıklaması

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli konuşmasında, yeni anayasa çalışmalarına değindi. Başbakan Erdoğan'ın "Gelin uzlaşma sağlanan 48 maddeyi Meclis'ten geçirelim" şeklindeki çağrısına, Bahçeli toplantıda cevap verdi.

"BÖLÜCÜLÜKTEN BESLENEN YÖNETİM MODELİ İFLAS SINIRINDADIR"

"Türkiye korku kapanına sıkıştırılmış, tehdit kuşağına alınmıştır" diyen Bahçeli şunları söyledi; "Bölücü terörden bölgesel meselelere, yeni anayasa hazırlığından süreç ihanetine, ekonomideki durgunluktan siyasetteki değer aşınmalarına, bu çerçevede açığa çıkan toplumsal öfkeden şiddet sahnelerine kadar tüm konu başlıkları enerjimizi tüketmekte, birlik ve beraberlik irademizi torpillemektedir. Başbakan Erdoğan'ın gevşeklikten, ürkeklikten, tarafgirlikten, kabalıktan ve bölücülükten beslenen yönetim modeli iflas sınırındadır.Türkiye dirlik ve düzenini kaybetmenin eşiğindedir. Türk milleti bin yıllık hukukunu yitirmenin, kardeşliğini askıya almanın parkurundadır. Gelişmeler endişe vericidir. Gidişat sakınca ve kırılganlıklarla doludur."

"KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZ OLUP, GERİ ADIM ATMAMIZ DA MÜMKÜN DEĞİLDİR"

Yeni Anayasa çalışmalarına da değinen Bahçeli, "TBMM'nin değerli Başkanı'nın başkanlığında, anayasa hazırlığıyla ilgili çok gayretli bir süreç hepimizin gözü önünde vuku bulmuştur. Biz parti olarak, bugüne kadar ki çabaları takdirle karşılıyor ve mutlaka sonuca ermesini istiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi sonuna kadar uzlaşma masasında oturacak, tekliflerinde ısrarlı olacak ve milletimize yakışır, birlikte yaşamamızı teminat altına alan bir anayasa yapımı için üzerine düşen ne varsa yerine getirecektir. Esasen bu, milletimize verdiğimiz bir sözün gereğidir. Anayasa Uzlaşma Komisyonu 449 saatlik bir mesai harcayarak 183 toplantı yapılmış ve 177 maddenin müzakeresini gerçekleştirmişti. Ve 48 maddenin değişikliğinde görüş birliğine varmıştır. Komisyonun milli bekamızı doğrudan doğruya ilgilendiren, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tam manasıyla etkileyen maddeler hakkında fikir ve düşünce mutabakatı sağlayamadığı da açık bir gerçektir. Bir defa bizim anayasa konusundaki yaklaşımımız kafa karışıklığına meydan vermeyecek kadar nettir. Hassasiyet duyduğumuz konular kırmızı çizgilerimiz olup, geri adım atmamız da mümkün değildir" diye konuştu.

"TUTARLILIĞIMIZDAN VE PRENSİPLERİMİZDEN ASLA AYRILMADIK"

Bahçeli, "Anayasa yapım veya değişiklik süreci kesinlikle milletimizin hizmetine odaklanmış, yararını ve yarınını gözeten güçlü bir idari ve hukuki perspektifle, geniş bir işbirliği zemininde hayat bulmalıdır. Hepsinden de önemlisi, Cumhuriyetin ruhuna ve lafzına zarar vermeyecek, verdirmeyecek bir güvence sunmanın yanında, Türk kimliğini zedelemeyecek milli bir nitelik de sergilemelidir. Bununla birlikte, etnik ve mahalli dillerin tanınmasına müsamaha göstermeyecek donanımda bulunmalı, değiştirilmesi dahi teklif edilmeyecek maddelere sadakat göstermelidir. Anlaşılacağı üzere dün ne söylüyorsak bugün de aynı noktadayız. Nitekim tutarlılığımızdan ve prensiplerimizden asla ayrılmadık" dedi.

"ONAY VERMEMİZ KENDİMİZİ İNKARDIR"

Bahçeli, "Her türlü anayasal çalışmanın, hazırlığın ve çerçevenin özü ve ilkesi; devletimizin Türkiye Cumhuriyeti, adımızın Türk milleti, başkentimizin Ankara, dilimizin Türkçe, bayrağımızın ay yıldızlı al bayrak, milli marşımızın İstiklal Marşı olduğu kararlılığına, sözüne ve değiştirilemeyecek iradesine bağlı olmalıdır. Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temellerin tek devlet, tek vatan, tek millet, tek bayrak ve tek dil ülküsü olduğu benimsenmelidir. Bunun dışındaki her yol, yöntem, teklif ayrılıkta, bölünmede, çözülmede, dağılmada mutabakat arayışıdır ki, bizim de buna evet dememiz, onay vermemiz kendimizi inkardır, Türk milletini yok saymaktır" diye konuştu.

"BAŞBAKAN ERDOĞAN NEYİ AMAÇLADIĞINI AÇIKLAMALIDIR"

Başbakan Erdoğan'ın öncelikle 48 maddenin hemen Meclis'ten çıkarılmasını istemek yerine, anayasa değişikliyle nereye varmak istediğini ve neyi amaçladığını açıklaması gerektiğini belirten Bahçeli, "Kaldı ki, Anayasa Uzlaşma Komisyonu görevinin başında ve mesaisini sürdürmektedir. Kimse telaşa kapılmamalıdır ki, değişiklik teklifleri yavaş ve yetersiz olsa da müzakere edilmektedir. Kuşkusuz uzlaşılan 48 madde yabana atılmayacak kadar önemlidir. Bunu küçümsemek, hafife almak ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu sabote edecek müdahalelerde bulunmak bizim tarafımızdan doğru ve ahlaki görülmeyecektir. Israr ve sabırla, üzerinde uzlaşılan maddeler demokratik bir havuzda toplanmalı ve bu sayı mutlaka da arttırılmalıdır. Yeri ve zamanı gelince, gerek ve zorunluluk doğunca mutabakata varılan maddelerin Genel Kurul'a intikali bir seçenek olarak ele alınmalıdır" dedi.

"UZLAŞMA MASASINDAN KALKMASINA BİR MANİ HAL YOKTUR"

Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın anayasa değişikliğinde gözettiği amaç; başkanlık koltuğuna oturmak, PKK'yı memnun etmek, bölücülerin statü taleplerini karşılayarak teminat altına almak olarak şekillenmiştir. Bizim şu günkü ortamda; Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu tökezletecek bir eğilimin içinde olmamız şöyle dursun; Başbakan'ın iftar programlarında kafasına estiği gibi atıp tutmasına, hezeyanlar içinde seslendirdiği çağrılarına kulak asmamız mantıklı ve makul bir tercih değildir. Bu nedenle 48 maddenin Meclis Genel Kurul'a getirilmesi çok erken, çok zamansız ve çok da gereksizdir. Cemil Çiçek'in Meclis'te grubu bulunan siyasi parti liderleriyle teması da bölük pörçük anayasa yapımına esasen terstir. Başbakan Erdoğan'ın, arzu ederse uzlaşma masasından kalkmasına bir mani hal yoktur" diye konuştu.

"KOMİSYON, MUTABAKAT SAĞLANAN MADDELERİ ÇOĞALTMALIDIR"

Bahçeli, "Bize göre, her ne olursa olsun, Anayasa Uzlaşma Komisyonu, sonuna kadar çalışarak mutabakat sağlanan maddeleri çoğaltmalıdır. Üzerinde uzlaşılamayan maddelerin de 2015 yılında yapılacak Milletvekilliği Genel Seçimlerinin arkasına bırakılması, milletimizin takdir ve tercihine emanet edilmesi en çıkar ve sağlıklı yoldur. Bizim açımızdan Başbakan'ın samimiyeti, inandırıcılığı ve dürüstlüğü hiç kalmamıştır" dedi.

"PKK'NIN SİLAH BIRAKMASI ASLA GERÇEKLEŞMEYECEKTİR"

Bahçeli, "Aylardır AKP ve PKK güdümünde teröristlerin geri çekildiğini yazıp çizenler, bu düzenbazlığı bayram havası gibi sunanlar, kare kare fotoğraflar yayımlayanlar eli birliğiyle Türk milletinin aklını çelmekle uğraşmıştır. Militanların sınır dışına çıktığı izlenimi verme arayışında olan çeyrek porsiyon gazeteciler, dağlarda yatıya kalıp da habercilik yaptığını zanneden küstahlar PKK'nın değirmenine su taşımışlar, kamuoyu algısını saptırmakla meşgul olmuşlardır. Halbuki teröristlerin ne çıktığı ne de geri çekildiği vardır. Başından beri ifade ettiğimiz gibi, PKK'nın geri çekilmesi ya da silah bırakması asla gerçekleşmeyecektir" diye konuştu.

"BİRİNCİ SAFHA, TERÖRİSTLERİN TÜM YURDA YAYILMASINA HİZMET ETMİŞTİR"

"Başbakan dağ kadrosuna yeni katılımları müzakere davuluyla uğurlamaktadır" diyen Bahçeli şunları söyledi; "Devletin güvenlik birimleri vurgun yemiş gibidir. PKK; moral depolamakta, yaralarını sarmakta, sadece yaşlı ve yıpranmış tetikçilerini geri çekmekte, serhildan, yani isyan provaları yapmakta, çözüm karambolunda silahlarını temizlemekte, özerklik için gün saymaktadır. Tavşana kaç tazıya tut diyerek PKK'ya kılavuzluk yapanlar, İmralı canisinin soytarılığına soyunanlar militan pazarı kurmuşlar ve dağa çıkışların alt yapısını oluşturmuşlardır. PKK'lı eşkıyaların çekilmesiyle son bulacağı iddia edilen birinci safha, teröristlerin tüm yurda yayılmasına ve mevzilerini tahkim etmesine hizmet etmiştir. Cizre ve Diyarbakır'da sahneye çıkan sözde asayiş birlikleri bu bakımdan ibretlik bir misaldir. 'Hükümet adım at' kampanyasının; 'zindanlar boşalsın, karakol, baraj ve HES yapımları durdurulsun, asker kışlasına çekilsin, Terörle Mücadele Kanunu ve antidemokratik yasalar kaldırılsın, koruculuk bitirilsin, köye dönüşler sağlansın, seçim barajı düşürülsün' talepleriyle PKK'nın şovuna dönüşmesi bir diğer örnektir. Başbakan Erdoğan bunların hepsine çanak tutmuştur."

"BAŞBAKAN ERDOĞAN TERÖRİSTBAŞININ İSMİNİ NEREYE VERECEK"

Bahçeli, "Başbakan Erdoğan anayasa ile uğraşırken bölücü alçakların dağda bayırda, ellerinde silah bellerinde el bombasıyla dolaşması karşısında, bu devlet, bu gafil hükümet nerededir? Başbakan Erdoğan yaşarken bölücülükten sabıka yemiş, milletimizin hiçbir değerine riayet etmemiş bir siyasetçinin ismini hangi akla hizmet Şırnak'taki havalimanına vermektedir? Bu handikap, bu hezimet, bu zulmet dolu karar; süreç tıkandı tıkanıyor diye bas bas bağıran dağ çetesi elebaşlarına göz kırpmak, gönüllerini almak, merak etmeyin arkası gelecek demek değil midir? Başbakan Erdoğan teröristbaşının ismini nereye verecek, mesela İmralı Adası'na bu caninin ismini koyacak veya üçüncü köprünün ismini yeniden ele alacak mıdır? Türk milletinin alın teriyle yapılmış bir havalimanına hıyanetten dolayı milli ruhlarda hüküm giymiş birisinin adını vermek tam olarak hıyanete iştiraktir ve affı da bu dünyada kesinlikle olmayacaktır." dedi.

"PALA SAVURAN SALDIRGAN KİME GÜVENMEKTE?"

Bahçeli, "Başbakan'ın ileri demokrasisinde elinde pala ve silah bulunan, sonra da tepkiler keskinleşince Fas'a kaçırılan vicdansızlığın zirve isimleri vardır. Başbakan Erdoğan bu palacıları, kadınlara tekme sallayan bu haşaratları kim ya da kimlerin görevlendirdiğini muhakkak ki açığa çıkarmalıdır. Taksim'in göbeğinde pala savuran saldırgan kime güvenmekte, kimlerden destek almaktadır? Geçim sıkıntısı çektiği, borçlarını ödeyemediği söylenen palalı ucube Fas'a nasıl gitmiş, kimler tarafından finanse edilmiştir? Başbakan gücü kime yeterse ona sataşmakta ve gözü kimi keserse ona çatmaktadır. Fakat sıra PKK'ya, şiddetten geçinen gerçek canavarlara gelince tıs diye sönmektedir. Türkiye zifiri bir karanlığın içindedir" dedi.