Kendini bulmak ve hayatımıza farklı yönden giren kişisel gelişim romanı: Umuda Dön
Özel İçerik

Yaşamın amacı nedir diye sorsak, belki de çoğumuz mutlu olmak diye yanıtlardı sanırım. Oysa insanın evrimsel olarak en temel hedefi hayatta kalmaktır. İyi hissetmek değil…

Belki bu fikir kısa vadede canımızı biraz sıkabilir. Ama uzun vadede bizi özgürleştirir. Çünkü iyi hissetme zorunluluğunu ortadan kaldırdığımızda, her şeyin olduğu gibi olmasına izin verebildiğimizde, o tecrübeden öğrenmeyi deneyimleyebiliriz.

Gelişmek, büyümek gibi kavramlarla yaşamımızı derinleştirebiliriz. Anlamın peşine düşebiliriz. Çabamızı sadece mutlu olmak amacına bağlamak, bizi Carpe Diem’in sığ sularından başka bir yere taşımaz… Çünkü mutluluk denen şey geçici ve tam olarak tatmin etmesi de mümkün olmayan bir durumdur.

Sürekli onu arama halinde olmak bile huzursuzluğun bir sebebidir. Oysa kalıcı bir denge ve zihinsel sakinliğin kapıları, ancak varlıksal bir büyümeyle aralanabilir.

Çünkü insan, bu büyüme yolculuğu esnasında, anlamı aramaya koyulur. Mesele, anı yakalamak ve keyfini sürmek değil, anla gelenden öğrenmektir. Deneyimin ardındaki anlamın peşinde gitmek, orada bekleyen zenginlikleri keşfetmek ve varoluşunun derinliklerine yol almak…

Bir yüzleşme romanı

Yani büyümek... Tam da böyle bir derdi var Sinem Demirel’in Destek Yayınları’ndan çıkan Umuda Dön adlı kitabının.

Kendi deyimiyle, halı altına süpürdüklerinden kaçmak, kendini bulmak, her ne oluyorsa, onun şu anda olduğunun farkına varmak için tek başına bir tatile çıkan Berrak’ın bu kendini bulma yolculuğunu, klişe kişisel gelişim romanlarından bir hayli uzak bir ifadeyle anlatan Umuda Dön, Berrak’ın girişteki alıntıda dediği gibi okuru, deneyimlerin ardındaki anlamın peşinden gitmeye ve varoluşunun derinliklerine yol almaya çağırıyor.

Gerçekleri saklamak

Yüzleşme vakti Kitabın ana karakteri ve anlatıcısı Berrak, metropollerden birinde, annesi ve kız kardeşiyle aynı apartmanda oturan, grafik tasarımcısı genç bir kadın. Dertli Berrak. Bunun kaynağını tam olarak bilmiyor ama kurtulmak için denemediği yöntem kalmadığının farkında. Ama bunlar arasında en fazla işine geleni kullanıyor: Halının altına süpürmek.

Sürekli kaçmış Berrak kafasını bozan şeylerden. Görmezden gelmiş. Olabildiğince aklının ardına ittirmiş. Soru bile sormamış bunlarla ilgili. Haliyle onu mutsuzluğun en dibine iten ne varsa zamanla tekrar ortaya çıkmış.

Bir gün bir karar alıyor Berrak ve tası tarağı toplayıp kısa süreli bir tatil için güney sahillerine iniyor. Tatil bahane elbette. Kendini bulmaya gidiyor o. Halının altındakileri ortaya çıkarmaya. Sorular sormaya. Kendiyle yüzleşmeye. Aynayı alıp dürüstçe ona bakmaya…

Kişisel gelişimin ağır bastığı hikaye

Sinem Demirel, Umuda Dön'de kişisel gelişimin ağır bastığı bir hikâye anlatıyor bize. Ancak bunu yaparken, girişte değindiğim klişe biçimlerden olabildiğince uzak duruyor. Zira konuya hâkim olanların çok iyi bildiği üzere, kişisel gelişim tek başına da yazılsa, herhangi bir edebi türle harmanlansa da öğreticilik, rehber olma, yol gösterme, bilge olma” gibi pek de haddi olmayan işlere bulaşmayı pek sever.

İnsanın anlam arayışı

Fakat Umuda Dön”de bu yok. Özellikle Berrak ve Nena arasındaki muhabbetler “nsanın anlam arayışı” üzerine kurulu olsa da bir çıkarım elbette var oluyor ama bu asla okura kılavuzluk etme misyonu taşımıyor.

Sinem Demirel’in kitabını da türdeşlerinden ayıran fark da burada yatıyor zaten. Asla yapmacık değil.

Yazmak için yazmış olmak ise hiç değil. Kitabın karakterlerinin deneyimlerinden, hayat görüşlerinden birer fikir koyuyor ortaya Sinem Demirel ve gerisini de okura bırakıyor. Daha da gerisi de tamamen bize kalıyor…

Kitap sayfası için iletişim:

ergul.tosun@ensonhaber.com