AA & Ensonhaber

İsrail kolluk kuvvetleri ve yargısı, 7 Ekim'in ardından sosyal medya paylaşımları nedeniyle onlarca Filistinliyi gözaltına aldı, haklarında tutukluluk kararı verdi. İsrail polisinin, gözaltına aldığı kişilerin İsrail bayrağı önünde fotoğraflarını çekmesi ve sosyal medyada paylaşması tepki topladı. İsrail polisinin, sosyal medyada uyguladığı baskı sadece Filistinlilerle sınırlı kalmadı.

Filistinlilerin yaşadıklarını paylaştı, işinden oldu, gözaltına alındı

Sosyal medyada Filistinlilerle ilgili paylaşımları nedeniyle görevden alınan İsrailli 35 yıllık tarih ve vatandaşlık bilgisi öğretmeni Meir Baruchin, İsrail makamlarına karşı verdiği hukuk mücadelesini ve yaşadığı baskıları anlattı.

Tel Aviv yakınlarında yer alan Petah Tikva kentindeki bir lisede 17 yıldır görev yaptığını belirten Baruchin, kent belediyesinin 2018'den bu yana İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu destekleyen aşırı sağcılar tarafından yönetildiğini söyledi.

Baruchin, Filistinlilerle ilgili paylaşımlar yaptığı aktif bir Facebook hesabının bulunduğunu kaydederek,

Çoğu İsrailli için Filistinliler adı, yüzü, ailesi, umudu, planı, hiçbir şeyi olmayan belirsiz bir imgeden ibaret. Bu nedenle onları Facebook sayfamda 'insanlaştırmak' istiyorum. Umarım daha fazla İsrailli, Filistinlileri insan olarak görebilir ve onlarla şiddete başvurmadan iletişim kurabilir. 7 Ekim'den sonra da Gazze'deki Filistinliler, yok olan aileler, kadın ve çocukların hayatlarıyla ilgili paylaşımlar yapıyorum.

dedi.

Petah Tikva Belediyesi'nin paylaşımlarından rahatsız olup hakkında şikayette bulunduğunu ve 19 Ekim 2023'te işine son verildiğini aktaran Baruchin, 24 Ekim 2023'te de Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlik lisansını askıya aldığını ve başka okullara iş başvurusu yapamadığını belirtti.

Yüksek riskli mahkumların tutulduğu merkezde bir hücreye konuldu

Baruchin, kasım ayında Kudüs Emniyet Müdürlüğünce "İsrail devletine ihanet etmek ve kamu düzenini bozmak" suçlamalarıyla sorguya çağrıldığını belirterek, şunları anlattı:

Karakola adım attığım an ellerimi ve ayaklarımı kelepçelediler. Telefonuma el koydular. 5 polis memuruyla evime gittik. Her yeri altüst ettiler ve didik didik aradılar. Hiçbir şey bulamadılar. Sonra beni sorgu için tekrar polis karakoluna götürdüler. Sorguda çoğu 7 Ekim'den önce yaptığım 14 paylaşımı önüme koydular. Bana bu paylaşımlarla ne demek istediğim, amacımın ne olduğu, paylaşımı okuyan birinin ne anlayacağı gibi sorular sordular.

Sorgudan sonra "yüksek riskli mahkumların" kaldığı Batı Kudüs'teki "işkence ve kötü muameleyle şöhrete sahip" Moskobiye Hapishanesi'nde hücreye yerleştirildiğini ifade eden Baruchin, "Yanıma ne bir kitap ne bir giysi hiçbir şey almama izin verilmedi. 4 gün boyunca aynı kıyafetlerle yattım kalktım." diye konuştu.

Baruchin, serbest bırakıldıktan sonra Bölge İş Mahkemesinde Petak Tikva Belediyesi ve Milli Eğitim Bakanlığına karşı dava süreci başlattığını dile getirerek, 14 Ocak'ta geçici tedbir kararıyla işe dönüşe hak kazandığını söyledi.

"Bana çok ağır küfrettiler. Benim ve çocuklarımın ölmesini istediler"

Okul müdürünün göreve iadesine şaşırdığını ve öğrencilerle velileri duruma hazırlamak için süre istediğini aktaran Baruchin, derslere başlamadan bir gün önce müdürden okul dışında protestoların olabileceği, bu nedenle belediyeden güvenlik ekipleri ve polislerin okulda bulunacağı bilgisini aldığını söyledi.

Baruchin, 19 Ocak'ta okul önünde öğrencilerin saldırısına uğradığını ve güvenlik için kimsenin bölgede bulunmadığını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:

Öğrenciler etrafımı sardı. Çok şiddetliydiler. Bana çok ağır küfrettiler. Benim ve çocuklarımın ölmesini istediler. Göstericiler orta okul öğrencileriydi, aralarında kendi öğrencilerim yoktu. Benim ders vermediğim, hatta tanımadığım öğrenciler vardı. Belediye davayı kaybettikten sonra hayatımı zorlaştırmak, beni aşağılamak için sistematik kampanya başlattı. Okulda sanki kuşatma altındaydım. Onlarca öğrenci öğretmenler odasının camına vuruyor, küfrediyordu. Günün sonunda, okuldan ayrılırken bile öğrenciler hala peşimden koşuyor, hakaret ediyor, tükürüyordu.

Petah Tikva Belediyesi'nin, yerel mahkemenin işe dönüş kararını temyize taşıdığını ve dava sürecinin devam ettiğini belirten Baruchin, üst mahkemenin 31 Mart'a kadar fiziki olarak okula gitmeden video kaydı yöntemiyle derslere devam etmesi kararı verdiğini söyledi.

"Gazze halkına en küçük bir sempati gösteren her İsrailli işini kaybeder"

Baruchin, kendisine gizlice desteklerini dile getiren meslektaşlarının mahalle baskısı nedeniyle seslerini çıkaramadığını kaydederek,

Çok net bir şekilde biliyorlar ki Gazze halkına en küçük bir sempati göstermeye cesaret eden veya hükümetin politikalarını eleştiren her İsrail vatandaşı, siyasi zulme maruz kalır, kamuoyunda aşağılanır, işini kaybeder ve benim durumumda olduğu gibi hapse atılır.

şeklinde konuştu.

İsrailli öğrencilerin, doğdukları andan itibaren sadece "siyonist öğretiyle" büyüdüğüne, Filistinli yaşıtlarıyla aynı ortamları paylaşmadığına dikkati çeken Baruchin,

Vatandaşlık ve tarih dersleri veriyorum ve dersimin özü demokratik diyalog. Benim için demokratik diyalog, herkesin tek sesle konuştuğu ve aynı şekilde düşündüğü bir ortam değil.

ifadesini kullandı.

Baruchin, Hamas'ı "kesinlikle desteklemediğinin" altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:

Gazze'de 7 Ekim'den sonra ve hatta öncesinde yaşananlar, sadece insani bir felaket değil, aynı zamanda ahlaki bir felaket. Kendilerini liberal ve hümanist olarak gören birçok İsrailli, artık ahlaki sınırlarını kaybetti. Bazıları durumu umursamıyor. Hamas'ın 7 Ekim'de yaptıklarından sonra Gazze'de sivillerin ölmeyi hak ettiğini savunuyor. Diğerleri ise masum sivilleri öldürmemiz kötü, ama bunun sorumlusu İsrail değil, Hamas şeklinde yaklaşıyor. Tüm bu vahşetten sorumluyuz. 7 Ekim'de Hamas'ın bize yaptıklarına bakın, korkunç, şok edici ama bu Gazze'de yaptıklarımızı herhangi bir şekilde haklı çıkaramaz.

İsrail toplumunun her geçen gün daha fazla aşırı sağa kaydığına ve bunun endişe verici olduğuna işaret eden Baruchin, sözlerini şöyle tamamladı:

Durum her geçen yıl daha da kötüye gidiyor. Burada yaşamanın delice olduğu sonucuna varan birçok İsrailli ülkeyi terk ederek başka yerlere yerleşiyor. 'İnşallah' bir gün Yahudiler ve Filistinliler bu topraklarda barış, eşitlik, haysiyet, dostluk ve iş birliği içinde bir arada yaşarlar.