Bakmak için değil okumak için gazete arayanlara Diriliş Postası

Türk medyasında yayın hayatına yeni bir gazete daha başladı. Hakan Albayrak'ın yönetimindeki gazete ilk günden itibaren iyi bir satış rakamı yakaladı.

Bakmak için değil okumak için gazete arayanlara Diriliş Postası

GAZETENİN ENTELEKTÜEL BİRİKİMİ

Haberlerinde kullanılan dil ve haber seçimi ile adından sıkça söz ettireceğe benzeyen Diriliş Postası'nın bir özelliği de günlük gazete okuruna zengin içerik sunmakla birlikte, kelime hazinesi geniş olanların anlayacağı bir dille yazılar hazırlaması.

Gazetenin entelektüel birikimini görmeniz için, aşağıda bir okura verilen cevap yazısını okumanızı tavsiye ediyoruz.

Daha entelektüel bir Diriliş Postası isteyen kardeşimize açık mektup

Selamün Aleyküm, Yunanistan'taki "Altın Şafak" hareketinin köklerini Eflatun'da arayan ve antik Yunan felsefesinin diğer önde gelen temsilcilerinin de şu veya bu sebeple reddine hükmeden Hıristofiyas Maltas, arkaik ve anakronik saydığı milli kimlikle mücadelede köklere inen tutarlı bir Maocu mudur yoksa obsesif kompulsif bozukluk mu sergilemektedir.

Maoculuğun kendisinin de zaten obsesif kompulsif bozukluk olduğu savıyla bir zamanlar Richard Nixon'ı pek eğlendiren Wang De'nin, "Milliyetçi Çin" lakaplı Tayvan'ın "Altın Şafak" adıyla anılan -tevafuk?- ve resmi adı hakkında sayısız rivayet bulunan (resmiyette var olmadığını 'vurgulamak' amacıyla örgütün hiçbir zaman resmi bir adla adlandırılmadığı da ileri sürülen) istihbarat teşkilatının feylesof kılıklı kalemşoru olduğu gerçeğini yadsımak, en azından 1982'de New Horizons In Philosophic Stupidity dergisinde "Marwa Belgeleri"nin yayımlanmasından beri olası olmadığına göre, onun bu konudaki tespitlerini görmezden gelebiliriz.

Bilimsel etik de zaten öyle yapmamızı gerektirir. Ne var ki, Hıristofiyas Maltas'ın Maoucu olduğuna dair en ufak bir belirtinin dahi bulunmaması, tam tersine felsefi anarşizmi benimsediğine dair belirtilere yapıtlarında sıkça rastlanması, ama bununla beraber felsefeyi de -nihayetinde bir disiplin olması ve dolayısıyla otoriteyi 'çağrıştırması' nedeniyle- redde layık bulması, iyiden iyiye kafa karıştırıcıdır.

Andy Warhol'un "filozof" versiyonu olmaktan öteye geçemeyen "pop-philosophy" üstadı (daha doğrusu 'star'ı) Slavoj Zizek'in hiç kuşkusuz zekice ve fakat yine hiç kuşkusuz tecimsel eserleri (ki Dücane Cündioğlu'nun Philosophia Loren'i onların yanında Sein Und Zeit gibi durmaktadır) ile konfora alıştırılan zihinlerin içinden çıkabileceği bir sorunsal değil bu. Daha ileri giderek, o sorunsalın varolduğunu tespite dahi yetmeyecek bir zihinsel yetersizlikten (öğretilmiş bir yetersizlikten) söz edebiliriz. Konunun bir türlü aşılamaması -belki de doğru dürüst açılamaması bile- şaşırtıcı olmasa gerek.

Şaşırtıcı olan, önünde sonunda sahici şeylere tekabül etseler ve hatta daha yerli ("daha"sı fazla) olsalar bile, işbu metin gibi yararsız kalan, en iyi ihtimalle zihinsel jimnastiğe yarayan ve fakat somut bir hayra işaret etmeyen / yönlendirmeyen / heveslendirmeyen türden "entelektüel" metinlere duyulan ilgilidir.

Bunlara mesafeli durduğumuzu ve durmaya devam edeceğimizi bildirir, gözlerinden öperiz can kardeş.