Demokrasi tarihimizin kara lekesi! 12 Eylül’ün üzerinden 43 yıl geçti
ensonhaber.com

Bugün 12 Eylül, 1980 12 Eylül’ündeki askerî darbenin 43’üncü yıl dönümü.

Bu gayrimeşru harekât, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ordunun, seçilmiş iktidar ve parlamentoya üçüncü direkt müdahalesiydi.

Darbecilerin Amerikancılığı ise o kadar barizdi ki, askerî kalkışmayı ABD Başkanına haber veren CIA ajanlarından biri, “Bizim çocuklar başardı” demişti.

İğrenç bir bilanço

12 Eylül’deki müdahale sonrasında 650 bin kişi gözaltına alınmış, 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş, 50 kişi idam edilmiş, 171 kişi işkenceden ölmüştü. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılanmış, 30 bin kişi siyasal sığınmacı olarak yurt dışına kaçmıştı.

388 bin kişiye de pasaport verilmemişti. 12 Eylül 1980’den, çok partili demokratik düzene geçilen 6 Kasım 1983 tarihine kadar gözaltı ya da cezaevinde ölenlerin sayısı 183, açlık grevinde ölenlerin sayısı 5 olarak “kayıtlara geçmişti.”

Elbette döneme dair bütün sayıların, kayıtların çok çok üzerinde olduğu birçok bulguyla desteklenerek tahmin edilmekteydi ancak sonrasında sorumlular hakkında esaslı bir soruşturma / yargılama yapılamadığından gerçek rakamlar hiçbir zaman öğrenilemedi.

Paul Henze: “Bizim çocuklar başardı”

Cuntacıların Amerikancılığı da ilk günden itibaren hep konuşulmuştu. BBC Türkçe’den İrem Köker’in 12 Eylül 2018 tarihinde Bilgi Edinme Yasası’ndan yararlanarak ulaştığı ABD Dışişleri Bakanlığı belgeleri de ilk kez elde edilen bilgiler olmasının yanı sıra cuntacıların sıkı birer Amerikan uşağı olduğunu bir kez daha gözler önüne sermişti.

Belgeler arasında 12 Eylül 1980 ile 5 Kasım 1980 tarihleri arasında ABD’nin Ankara, İstanbul ve İzmir'deki diplomatik temsilciliklerinden Washington DC’deki Dışişleri Bakanlığı ile diğer ülkelerdeki temsilciliklerine gönderilmiş 10 yazışma yer almıştı.

Bu belgelerde yer almayan ancak basın organlarında açık bilgi olarak yayınlanan 12 Eylül gecesine ait bir anekdot, darbenin arkasında ABD yönetiminin olduğunu zaten bariz bir şekilde ortaya koymuştu.

Bir ara Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA’in Türkiye Şefi de olan Paul Henze, dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’a 12 Eylül darbesini haber verirken, “Bizim çocuklar başardı” (Our boys did it) demişti. Zaten darbeciler de daha ilk günden, “NATO dahil bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız” diyerek, Atlantik Paktı ve Atlantik ötesi”ne bağlılıklarını bir de böyle tescil etmişlerdi.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi: “Askerî liderleri iyi tanıyoruz”

Bilgi Edinme Kanunu kapsamında ulaşılan yazışmalara göre, dönemin ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Spain, “Mevcut askerî liderlerin tamamını iyi tanıyoruz ve özellikle de NATO üyeliği başta olmak üzere Türkiye’nin güvenlik ya da dış politikasında değişim yaşanacağı yönünde bir endişe taşımamıza da gerek yok.” satırlarıyla başkentine ilk bilgilendirmesini yollamıştı.

Notun diğer kısımlarında da şu değerlendirmeler yer alıyordu: “Bu ilk günlerde önemli olan bizim kamuoyu önündeki tutumumuz. ABD devleti adına konuşan sözcülere, durumu yakından takip ettiklerini söylemelerini ve yorumlarını Türkiye'nin NATO üyeliği gibi dış politika yaklaşımlarında herhangi bir değişim görmeyi beklemedikleri yönündeki ifadelerle sınırlı tutmalarını öneriyoruz.”

"Liderlerin gözaltına alınmasına hemen tepki vermeyelim"

12 Eylül darbecileri dönemin Başbakanı ve Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel, ana muhalefet lideri Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit ve azınlık hükümetine dışarıdan destek veren Milli Selamet Partisi Lideri Necmettin Erbakan’ı darbe gecesi gözaltına almışlardı.

MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ise iki gün sonra darbecilere teslim olmuştu. ABD Büyükelçisi Spain, bu gelişmeyle ilgili olarak, “Demirel, Ecevit, Erbakan ve muhtemelen Türkeş'in gözaltına alınmaları konusunda tutumumuzun ne olması gerektiğine dair hemen tepki vermeyelim, bunun için birkaç gün beklemek istiyorum.” notunu kaleme almıştı.

Dışişleri Genel Sekreteri İlter Türkmen ABD’lileri “rahatlatmıştı”

Aynı günlerde ABD elçiliğinde görevli bir başka diplomat olan Daniel Newberry ise Türk Dışişleri’nden kimi isimlerle yakın temastaydı. Washington ile yazışmalara gerçekleştiren Newberry, “Türk Dışişleri’nde bazı isimlerle temastayız.” dedikten sonra dönemin Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri (12 Eylül’den 9 gün sonra darbecilerin Dışişleri Bakanı) olan İlter Türkmen’den bahsederek, onun ABD çıkarları konusunda kendilerini “rahatlattığını” anlatmıştı.

Newberry yazışmasında, “Dış politika konusunda değişim ya çok az ya da hiç olmayacak. Büyükelçi’nin Türkmen ile kurduğu temaslar yapıcı ve ABD’nin çıkarları ile savunma alanındaki karşılıklı olağan işbirliğinin devamına yönelik rahatlatıcı oldu. Görünen o ki, askerî liderlerce, Türkiye’nin demokratik, laik ve Batı yanlısı bir ülke olarak korunması amacıyla siyasal sisteminde kapsamlı değişiklikler yapılması planlanmakta.” ifadelerine yer vermişti.

Bazı komutanların dini pratikleri var ama laikliğe bağlılıkları ilginç

Diplomat James Spain, Washington’a gönderdiği bir başka notunda ise darbeci generallerin bazılarının dinî pratikleri ile laiklik arasındaki bağa şaşırdığını ifade etmişti: “Bazı askeri liderlerin dini görevlerini yerine getiren kişiler olduğu söylenirken, Kemalizm’in en güçlü ilkelerinden biri olan laik bir siyasal sisteme inançlarının tam olması da ilginç bir nokta.”