- Selahattin Demirtaş, Edirne Cezaevi’nden 'Terörsüz Türkiye' süreci için milletvekillerine seslenerek İmralı'ya gidip meseleyi çözmeleri çağrısında bulundu.
- Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli’den cesur adımlar atmalarını istedi.
- Geçmiş acılara saygı göstererek yeni bir başlangıç yapılabileceğini vurguladı.
'Terörsüz Türkiye' süreci devam ediyor...
Meclis'te kurulan komisyonun son aşamalarına geçilirken, milletvekillerinin Meclis'e gidip gitmeyeceği tartışmaları sürüyor.
DEMİRTAŞ'TAN ÇAĞRI
Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 'Terörsüz Türkiye' sürecine dair dikkat çeken bir çağrıda bulundu.
Demirtaş, çatışmaların çözümü için taraflara somut adımlar atma çağrısı yaparken, geçmişin acılarına ve yaratılan manevi değerlere saygı duyularak yeni bir başlangıcın mümkün olduğunu vurguladı.
"SOMUT ADIMLARDAN VAZGEÇMEYİN"
Demirtaş, çağrısını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yöneltti.
"Barış isteyen bir kardeşiniz olarak sesleniyorum" diyen Demirtaş, liderlerden kimseden çekinmeden cesur ve kararlı adımlar atmalarını istedi.
"İMRALI'YA GİDEREK BU MESELEYE NOKTA KOYUN"
Açıklamasında milletvekillerine de seslenen Demirtaş, "Artık siz de azıcık risk alın ve İmralı’ya giderek bu meseleyi kökten çözün." çağrısı yaptı.

FIKRAYLA ÖRNEK VERDİ
Selahattin Demirtaş, açıklamasında şunları kaydetti:
Adamın biri doktora gider ve rahatsızlıklarını anlatır. Doktor, sürekli kullandığı bir ilaç olup olmadığını sorar. Adam bir ilaç ismi verir ve “Onu kullanıyorum” der. Doktor da 'Kullandığınız o ilaç bağımlılık yapar, biliyorsunuz değil mi?” diye sorar. Adam şöyle cevap verir: 'İyi de doktor bey, ben neredeyse 15 yıldır o ilacı her gün kullanıyorum ve bağımlılık yaptığını hiç görmedim.' Her gün aynı şeyleri yapıp, aynı şekilde düşünerek, aynı şekilde konuşarak ne değişebiliriz ne de değiştirebiliriz. Sıkışıp kaldığımız ezberlerin, şablonların, tabuların farkına bile varamayız. Hiç kimse durduğu yerden bir adım bile kıpırdamazsa yeni ve yaratıcı çözüm olanaklarını da oluşturamayız.
"40 YILIN ACISI VE ÖFKESİNE NOKTA KOYALIM"
Sıkışıp kaldığımız yer, 40 yıllık çatışma ortamının yol açtığı acılar, öfkeler, ön yargılar ve bunların sebep olduğu güvensizliklerdir. Bunlar önemsiz demiyorum ama bunları aşmanın, yaralarımızı sağaltmanın yollarını bulamazsak “bağımlılıklarımızın” farkına bile varamayacağız, köklü ve kalıcı çözüme ulaşmakta zorlanacağız. İnancı, düşüncesi, idealleri uğruna canını vermenin kutsallaştırıldığı bir toplumsal gerçeklikte iki temel zorlukla karşı karşıya kalırız. Birincisi, canını feda etmiş olanların kıymetli hatırasının ve canlarını vererek yarattıkları değerlerin manevi baskısını silip bir kenara atamayız, atmamalıyız da. İkincisi de bir düşünce, inanç uğruna çok sayıda can feda edilmişse o düşünce ve inanç, sosyolojik ve siyasi açıdan otomatikman “doğru” haline gelmez ancak bizler bunu kabul etmekte zorlanırız.

"86 MİLYON HASRETLE BEKLİYOR"
Vatan uğruna, bayrak uğruna, ideoloji uğruna veya örgüt uğruna bunca can feda edilmişken yeni şeyler düşünüp yeni şeyler yapmaktan işte bu nedenle korkar, çekiniriz. Fakat artık bir noktada şuna ikna olmamız gerekiyor, gelinen aşamada tek bir evladımız bile canını boş yere feda etmedi. Yürütülen süreçte eşitlik, adalet, özgürlük ve demokrasiyi esas alan bir “kardeşlik hukuku” oluşturmaya, bir ve beraber yaşamaya odaklanmışsak kaybettiklerimizin hatırasına halel gelmeyecek demektir. Dolayısıyla tüm taraflara ve sürecin ana aktörleri olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, MHP Lideri Bahçeli'ye ve PKK kurucu lideri Öcalan'a bir kardeşiniz, barış için çabalayan bir siyasetçi olarak sesleniyorum; lütfen somut adımlar atmaktan vazgeçmeyin, onun bunun ne dediğine bakmayın, kendinize güvenin ve 86 milyonun barışı hasretle beklediğine inanın.
"BEDELİ CANLARIYLA, KANLARIYLA ÖDEDİLER"
Ayrıca silahları tümden bırakarak dağdan inmeyi bekleyen insanlar “önder” olarak tanımladıkları Abdullah Öcalan'ın sadece güvenlik birimlerince değil siyasetçiler tarafından da ziyaret edilip dinlendiğini görmek ve bu şekilde siyasete dönüşün mümkün olduğunu ve devletin bu konuda samimi ve ciddi olduğunu görmek, güvenmek ve silahları tümden bırakmak istiyorlar. Değerli milletvekillerine de seslenmek istiyorum; gençlerimizi yıllarca dağlara, sınır ötesi operasyonlara gönderdiniz. En büyük riski onların omuzlarına yüklediniz ve ne yazık ki bazıları bunun bedelini canlarıyla, kanlarıyla ödediler.

"HEP BİRLİKTE CESUR DAVRANALIM"
Şimdi risk alma ve bu çatışmayı kökten bitirme olanağı yakalanmışken lütfen siz de azıcık risk alın ve İmralı Adası'na giderek bu meseleye noktayı koyun. Üstelik alacağınız risk gençlerimiz gibi ölüm riski de değil, azıcık siyasi risktir. Hep birlikte cesur davranalım, son düzlükte ezberlerimize, korkularımıza takılıp da tarihi barış fırsatını zora sokmayalım lütfen. Hepinize içten selam, sevgilerimi gönderiyor, en kısa zamanda özgürlük, barış, demokrasi ve kardeşlik dolu günlerde buluşmayı umuyorum.